Küçük Mucizeler Dükkanı

Küçük Mucizeler Dükkanı
Yuppidi.com / Anne,Bebek ve Çocuklar için Türkiye'nin İlk Temalı Alışveriş ve Etkinlik Sitesi

6 Aralık 2012 Perşembe

ART ATTACK ETKİNLİKLERİ, 7,8 VE 9 ARALIK 2012 TARİHLERİNDE TRUMP TOWERS MALL’DA


Trump Towers Mall7, 8 ve 9 Aralık 2012 tarihlerinde Disney’in sevilen yaratıcı programı Art Attack’in 2. sezonu’nun tanıtımına ev sahipliği yapacak. Art Attack’in yeni sezonunun ilk defa bir Türk sunucu (Can Sipahi) ile Disney Channel’da yayına başlamasının duyurusu niteliğindeki etkinlikte 3 gün boyunca 12.00-19.00 saatleri arasında çocuklara el becerileri ve hünerlerini sergileme imkanı sağlayacak ürünler için bir platform oluşturacak.
The Walt Disney Company Türkiye tarafından düzenlenen Art Attack etkinliğinin galası 8 Aralık 2012 Cumartesi günü cemiyet hayatının tanınmış simalarının da katılımıyla gerçekleşecek. Galada Can Sipahi 15 Aralık 2012 Cumartesi günü saat 09.00’da Disney Channel’da başlayacak olan Art Attack dizisinin ikinci sezonunda yer alan kapı süsü, kuş kuklası ve şaka yiyecekleri gibi bazı çalışmaları çocuklarla birlikte hayata geçirecek.
Ücretsiz etkinliklere tüm sanatsever çocuklar davetli!

19 Kasım 2012 Pazartesi

Bebek eğitimindeki masum hatalara çok dikkat !




Bebeğim gak mı dedi, guk mu dedi, az mı yedi, çok yedi mi, ilk baba mı dedi, anne mi dedi şeklinde ayrıntılara takılmaktan bazen hayatta bilmediğimiz asıl gerçekleri ıskalıyoruz. Kitaplarını ve söyleşilerini dikkatle ve ilgiyle takip ettiğim Psikiyatr Doç. Dr. Nusret Kaya'nın anne karnından itibaren bebeklik döneminde yapılması ve yapılmaması gerekenleri özetleyen aşağıdaki söylemlerini sizlerle de paylaşmak istedim. Bilinç altı kayıtların çok önemli olduğunu, hayatımızdaki bir çok şeyin bu şekilde kodlandığını düşünüyorum, bu yüzden çocuklarımızı yetiştirirken dikkat etmemiz gereken çok şey var.
Kaya, son kitabı "Anne Baba Biraz Da Beni Dinleyin" ve bebek eğitimi hakkında şunları söylüyor;

"Anneler babalar özellikle bebekken bizleri dinlemezler; çünkü sadece ağlayabiliriz; ama her şeyi kaydederiz. Sıkıştırılmış bir bilgisayar gibi iyiyi-kötüyü ve negatifi kaydederiz. Burada tabii tipik örnekler var, örneğin çatık kaşlı gözlerle gözüne bakarsak, korku filmleriyle bebekleri başbaşa bırakırsak; bakış psikolojik virüsü olur. Eğer kundaklandıysa sıkışıklık psikolojik virüsü olur. Asansörlerde ve kapalı alanlarda kalamaz. Mıncık mıncık sevildiyse, öpüldüyse, gıdıklandıysa dokunma psikolojik virüsü olur. İleriki yaşlarda tokalaşınca ancak elinin uçuyla dokunur. Freud bunları pek anlatmamıştır. Freud 0-2 yaş dönemin çok önemli olduğunu anlatmıştır ama kayıtların bu kadar abartılı olarak kişiliğimizi bozduğunu tam anlatmamıştır. Mesela ağzımıza zorla sokulan emzik, biberon vs. gibi şeyler ağız psikolojik virüsü yapar; devamlı ağzımız meşgul olur; ya konuşuyoruz ya dedikodu yapıyoruz ya da ciklet çiğneriz. Bu durumda ağzımız hiç boş durmaz.

Anne baba, bebeğe nasıl doğru davrandığını bilecek?

Anne baba ve anne çevresindeki kişiler bebeğe doğru bilgi vermeli. Bebek daha anne karnındayken kişiliği belirler ve annenin yaşadığı bütün olumlu-olumsuz yaşadığı tüm gelişmeleri algılıyor ve kaydediyor. Ve esas eğitim anne karnında başlıyor.

Bebek eğitiminde masum hatalar var. Bebeklikte, bebeğe anne dışında el değmeyecek, tuvalet terbiyesi sırasında kız da, erkek de her ikisi için geçerli. Eğer değmek zorundaysa eldiven takılacak. Çıplak elde muhteşem yüksek bir enerji vardır. Bebek anne eli dışındaki elleri ensest kabul eder ve ağlar. Ateş düşürücü fitil kullanılmayacak, fitil yerine şurup, ateş düşürücü ilaçlar kullanılacak. Fitil anal enerjiye mahkum ediyor sistemi. Bebek poposundan giren bir nesneyi ilaç olduğunu bilmez. Ben bunları 20-25 sene önce de söylüyordum. Şimdi çocuk doktorları artık fitil yazmıyor.

"Bir bilgisayar insan üst beynini taklit edebilir, hatta daha fazla
bilgi biriktirerek onu yenebilir. Fakat gerek amygdeal nükleusların
bir anten gibi çalışarak duygu alıngaçları görevi yapmasıyla gerekse,
RNA lar kanalı ile atalarımızdan geçmiş bilgi şifreleri ile
(ispatlayıcılarına 1989 yılında Nobel kimya ödülü kazandırdı)
gerekse, Nöro-hormono-transmitter mekanizmalarla refleksif olarak
tüm organlarımızı çalıştırma yeteneği ile alt beyin sistemimizi
hiçbir zaman hiçbir bilgisayar taklit edemeyecektir.

Başka bir deyişle bizi insan yapan; üst beynimizden çok daha fazla,
alt beynimizdeki evrensel kuyruklu canlıdır. Sizleri bu canlıyı, yani
içinizdeki sizi tanımaya ve bu konuda farkındalığınızı arttırmaya
davet ediyorum"
 
Bu anlattıklarımdan sonra sizlerle paylaşmak istediğim en önemli
bilgi şudur. ÜST BEYNİMİZİN OLUŞMADIĞI, DEVRE DIŞI KALDIĞI VE
SİSLENDİĞİ TÜM ZAMANLARDA KORUNMASIZ KALAN ALT BEYNİMİZ ÖNCELİKLE
ANNEMİZİN ALT BEYİNSEL VEYA ÜST BEYİNSEL OLUMSUZLUKLARINI, DAHA SONRA DA ÇEVREDEKİ DİĞER DAVRANIŞSAL VE ENERJİSEL OLUMSUZLUKLARI BİR BİLGİSAYAR GİBİ KAYDEDER VE BU SAĞLIKSIZ KAYITLAR ÇÖZÜMLENMEDİĞİ TAKDİRDE TÜM YAŞAM KALİTEMİZİ BOZAR.

İşte bu yüzden ben son 20 yıldır, hayat hikayelerini dinlemek yerine
rüya analizleri yaparak danışanlarıma yardımcı olmaya çalışıyorum.
Çünkü alt beyin sistemi aldığı sağlıksız kayıtları, ancak rüya
diliyle anlayana anlatır.

Girmeye çalıştığımız AB ülkelerinin çoğunda bu olgular ensest kabul
edilerek, mahkeme kararı ile bebeklerin annelerin elinden alındığına
rastlasak da bizim gibi rahim toplumlarında sevgi ve bebek bir şey
anlamaz zannedildiğinden, komşu rahimler de güzel bebeciklerinin
güzel popocuklarını öpmek için sıraya girerler. İşte bana inanın;
sonraları bu öpülmüş popolardan hayır gelmez.

Sevgili anneler, siz siz olun, bebeğinizin poposunu yabancı ellere
emanet etmeyin!. "Yahu bu doktor da işimizi ne kadar da
güçleştiriyor" diye de söylenmeyin lütfen. Bir buğday başağının bile
daha sağlıklı olması için milyon dolarlık projeler geliştiriliyorken,
insan bebeğinin doğumu ve alt beyinsel gelişimini tesadüflere
bırakmak bir cinayettir, çok önemli bir günahtır.

Bir de bebeciklerin kıçını asla ve asla yakmayın, çimciklemeyin
tuvalet terbiyesi amacıyla... İlerde çocuklarınız hastalandıkça, alt
beyinsel olarak kendinizi suçlar ve siz de farkına varmadan
hastalanır, doktor doktor dolaşmaya başlarsınız.

(.....)Lütfen artık "Bebek bir şey anlamaz" zihniyetinden süratle
kurtaralım kendimizi. Bir evrensel canlı olarak her şeyi kaydettiğini
ve bu kayıtların sağlıksız olması durumunda tüm yaşantımızın
sağlıksız olacağı bilimsel gerçeğini hiç unutmayalım...

Neydi söylediklerim? "Bebeklerin ateşini anüsten soktuğunuz
derecelerle ölçmeyin hatta ateş düşürmek için anüs fitili
kullanmayın. Bebeğinizin korteksi henüz gelişmediği için anüsten
içeri girenin ne olduğunu ayırt edemez ve yıllar sonra ancak rüya
analizleri ile düzelebilen sert takıntılara neden olur."

(....)Fakat çoğumuzun bilmediği "Bebeklerin uykudayken de
televizyonlardaki vahşet sahnelerinden etkilendiğidir"

Unutmayalım ki üst beyinleri henüz gelişmemiş çok sevdiğimiz
bebelerin alt beyinleri bu sağlıksız sahneleri ilerde hastalıklı bir
iç ben geliştirmek üzere kaydetmektedir. Bebeklerin yatak odalarında
hiçbir teknolojik aygıt olmamalıdır hatta radyo müzik seti gibi
nispeten basit olanlar bile.

Bebeğiniz mışıl mışıl uyurken tüm aile televizyondaki yerli dizileri
seyretmeye dalmayınız. Bebeğinizin uyuklamaya başladığını fark
ettiğinizde hemen odasına götürünüz ve bu oda altı aylıktan sonra
asla sizin yatak odanız olmamalıdır.

Lütfen "kız kıza veya erkek erkeğe bir şey olmaz" gafletinden de
uyanın artık. Tam tersine kız kıza veya erkek erkeğe uyunduğunda alt
beyin kendini eşcinsel zannedeceği için üst beyin sistemi
eşcinselliği seçmese bile cinsel kimlik karmaşası dediğimiz alt beyin
takıntısı tüm yaşam kalitemizin bozulmasına neden olacaktır.

Üst beyinde seksin yasak olduğu kişilerle niçin uyumamanız gerektiği
de artık anlaşılmaya başlandığına göre, yatak odanıza kedi köpek gibi
evcil hayvanlarınızı asla sokmamalısınız dersem bana kızmazsınız
herhalde.

Hadi evinize soktunuz, yatak odasına asla sokmayın. Neden mi? Uyku
sırasında üst beyninizin uyuduğunu fakat alt beyninizin uyumadığını
artık iyice biliyorsunuz. Öyle ya alt beyin nasıl uyusun ki işi gücü
var. Kalbi çalıştıracak, nefes alma sistemini, dolaşım sistemini
çalıştıracak, kısaca refleksif olarak yaşamı devam ettirecek...

(......)Bana inanın meslek hayatım boyunca beni en çok uğraştıran
hastalar yatak odalarında kedileri, köpekleri ile uyuyanlar olmuştur.

9 Kasım 2012 Cuma

Doğum günü partisine özel külahta kekler harika!





Doğum günü partilerine özel değişik bir sunum denemek ister misiniz? Bildiğiniz dondurma külahlarını, hazırlayacağınız klasik kakoalı kek karışımı ile dolduruyorsunuz. Kek kalıbının içine dikey olarak yerleştiriyosunuz veeee fırınlıyorsunuz, işte bu kadar kolay. Külahların yanıp yanmayacağını sorarsanız merak etmeyin yanmıyorlar :)

Pişen külahta keklerinizi çikolata sosu, şekerlemeler ya da krem şanti ile süsleyip servis edebilirsiniz. Kış partileri için harika bir alternatif, çocuklar bunlara bayılacaklar!

2 Kasım 2012 Cuma

Annelere Özel Bisiklet Hem Bisiklet Hem Bebek Arabası

Bu bisikleti görünce işte anneler ve bebekleri için harika bir tasarım, hem sportif hemde bebeği ile özel anlar geçirmek isteyen anneler için çok eğlenceli ve sıradışı bir ürün diye düşündük. Taga isimli bu araç hem bisiklet özelliği hem de bebek arabası özelliği ile anne ve babaların yeni gözdesi olacak gibi.Çok yakında sitemizden bu ürünü satın alabileceğinizi sizlere blog sayfamızdan duyurmak istedik. Yuppi!!!

taga bisikletli bebek arabası

Yenilikçi ve yaratıcı bir tasarıma sahip bu aracı ister bisiklet olarak kullanın bebeğinize eğlenceli anlar yaşatın, isterseniz de sadece bir bebek arabası olarak kullanın.

Birincil müşteri olarak anneleri hedef alan firma, bu kullanışlı bebek arabasının tanıtımını ise "bebeği ile vakit geçirirken egzersiz yapmak isteyen anneler için ürettik" şeklinde yapıyor.

bisikletli bebek arabası

 Transformers filmindeki araçlara dönüşen robotlar gibi, bir anda bebek arabasından bisiklete dönüşen bu yeni aracı daha yakından tanımak ve özelliklerini keşfetmek için aşağıdaki videosunu mutlaka kesinlikle izleyin.




18 Eylül 2012 Salı

Çocuğunuzun hayal gücünü geliştirebilirsiniz!



Hayatın farklı yönlerini Derin'le keşfetmeye devam ederken yeni bir oyun bulduk. Hayal kurma oyunu! Her akşam uyku saatimizde bu oyunu oynarken artık hayallerimizle birlikte uykuya dalıyoruz.

Minik çapta bir meditasyon oyunu bu belki de. Önce müziğimizi açıyoruz, kuş sesleri, dalga sesleri tınılarıyla hayal kurmaya başlıyoruz, mırıl mırıl konuşarak hayalimizi oluştururken O çoktaaan rüyalar alemi yolculuğuna çıkmış oluyor :)

Daha önce yatmak için direnen ve yıllardır bizimle mücadele eden minik Derin bu oyun sayesinde hadi yatalım, hayal oyunu oynayalım diyerek bizi şaşırtıyor. Bu sayede uyuma konusunda yeni bir yöntem geliştirmiş olduk, bakalım uzun süre büyüsünü koruyabilecek mi :)



Teknoloji dünyasının esiri olan çocuklar artık gerçek dünyanın da esiri olmaya mecbur kalıyorlar. Başkalarının kurgularını seyredip, başkalarının kurgularıyla oyun oynayıp, her şeyin hazırına konuyorlar. Belki de onların hayatına farklılık ve farkındalik katmak için biraz daha erken davranmalıyız.

Hayat mücadelesinin akışında kendi haline bıraktığımız, herkes ne yapıyorsa onları takip ettiğimiz, gereksiz hırslarımızla yeteneklerini ve beyinlerini zorladığımız çocuklarımızın mutlu ve farkında bireyler olması için belki bizler de daha fazla hayal etmeliyiz.

Einstein'in dediği gibi "Hayal gücü bilgiden daha önemlidir!

Bilim insanlarının yaptığı araştırma, hayal kurmanın beynin birçok bölümünün işlevini artırdığını ortaya koydu. Ancak araştırmanın en ilginç yanı, bir kişi düşüncelere daldığında, beynin özellikle karmaşık sorunların çözülmesini sağlayan bölümlerinin işlevinin yoğun şekilde arttığını göstermesi.
Bugüne dek bu bölümlerin karmaşık sorunlar karşısında yavaşladığı sanılıyordu. Araştırmaya imza atanlardan Profesör Kalina Christoff, hayal kurarken, bir işe olduğu kadar yoğunlaşılmasa da beynin birçok merkezine başvurulduğunu belirtti.

Christoff, araştırmanın birçok kişiyi algılarını gözden geçirmeye itebileceğini ifade ederek, insanların fikir almaya alışkın olduğunu ve hayal kurmanın iyi bir şey olmadığını sandığını ancak durumun bunun tam tersi olduğunu vurguladı.

Bilim adamı, insanların zamanın üçte birini hayal kurarak geçirdiğini belirterek, bilimin, hayatın bu büyük bölümünü gözardı ettiğine dikkati çekti.

(Araştırma, Amerikan ‘Proceedings of the National Academy of Sciences’ dergisinde yayımlandı)

Bilimin de bugün ulaşıp bulduğu şey çok önemli… Hayal etme yeteneği insanın ruhsal terapisini sağlar ve motivasyonunu, hayata ve ötesine olan sevgisini, güzelliğe dair ne varsa, tüm duyguları pekiştirici özelliktedir. Hayal edebilmek her zaman içinde umut taşır, insana sonzsuzluğa pencerelerini açar. Hayal etmek inanmaktır. İşte bu yüzden beynin sorun çözmekle görevli bölgelerine olumlu etki eder.

Biz de çocuklarımıza hayal kurmayı öğretelim. Kurallara ve koşullara boyun eğen değil, kendi fikirlerini oluşturan, kopyalayan değil üreten bireyler olmaları için kendilerini geliştirmelerine yardım edelim. Onlarla birlikte hayal edelim ve hayallerimizi gerçekleştirmenin keyfini yaşayalım.

6 Eylül 2012 Perşembe

Okul dönemi başlıyor, çalışma masası önerileri süper...

Okul hazırlıkları başlıyor. Tatil döneminden çıkıp uzun bir okul dönemine girecek olan çocuklar haklı olarak tatilin bitmesini istemiyor, okulların açılmasından çok hoşnut olmuyorlar. Fakat bu dönemde onları yavaş yavaş okul havasına sokmak gerekiyor. Kitaplar, kırtasiye malzemeleri, çantalar derken biraz biraz hevesleniyorlar.

Biz de işe oda dekorasyonu ile başladık. Önce tüm gereksiz oyuncakları eledik, ihtiyacı olan çocuklarla paylaşmak üzere ayırdık. Sanırım artık büyüyoruz, kendi elllerimizle kıyamadığımız her şeyi ayırabildik :) Yazlık kıyafetler yavaş yavaş kaldırıldı, okul kıyafetleri çıkarıldı. oyuncaklar kutulanıp kaldırıldı. Tabi Barbie'ler hariç :). Oyuncak dolabı kitaplık haline getirildi, çalışma masası düzenlendi, yeni bir sandalye ile renklendirildi. Umarım bu masada keyifli dersler yapılır.

Bu sırada güzel çalışma masası önerileri buldum, sizlerle paylaşmak istedim. Belki size de hazırlıklarınız aşamasında örnek olur.

Keyifli bir okul dönemi dileğiyle...

 





13 Ağustos 2012 Pazartesi

Çocuklar bu sunumlara bayılacak, yemek problemi ortadan kalkacak :)


Çocuklara istediğimiz şeyleri yedirmek çok zordur. Sebze yemezler, seçerler, pilav, makarna, köfte kurtarıcımız olur. Oysa çocukluktan başlayan doğru beslenme ile ileride oluşabilecek tüm hastalıklara dur deme şansmız var. Çünkü vücudumuz aslında hasta olmaya programlanmamış. Aldığımız tüm kimyasallarla vücut dengemizi bozup hastalıklara davetiye çıkaran biziz.

Çocuklara bunu anlatmak çok zor, onları ancak görsel hoşluklarla belki doğru beslenmeye yönlendirebiliriz. Her konuda olduğu gibi bu konuda da yaratıcılık çok önemli. Belki aşağıdaki birkaç sunum sizlerin ve çocukların da hoşuna gider de yemek yemek sorun olmaktan keyfe dönüşür ne dersiniz?

ROBOT  


FARE PEYNİR


3 KATLI PASTA SUNUMUNDA MEYVELİ KEKLER
                     ANGRY BIRDS KANEPELER



GÜLEN YÜZ KREP


ÇORBADAN TAVŞAN ÇIKTI


ÇİÇEK YUMURTALAR


                                                                                   KRUVASAN YENGEÇ



SALATALIK KAYIKLAR
















                                                                                  YELKENLİ YUMURTALAR

27 Temmuz 2012 Cuma

Baby Shower Partisi için çok özel fikirler..



Baby shower, yeni bir hayatı en yakın arkadaşlarla ve aile üyeleriyle birlikte kutlamak için güzel bir bahane olabilir. Ayrıca bu güzel günün sonucunda anne adayı, bebeği için harika hediyeler almış olacak!

Baby shower için en iyi zaman bebek gelmeden önceki son 3 aydır. İstenirse bu parti anne adayından gizli bir şekilde yapılabilir veya ona ne yapmak istediğinizi anlatabilirsiniz böylece, anne adayı son haftalara girerken heyecanla beklediği başka bir işi daha olmuş olur.

Baby shower 
partisini anne adayından saklamıyorsanız, davetli listesinde kimlerin olmasını isteyip istemediğini sorun. Sizin çok yakından tanımadığınız arkadaşlarının(örneğin iş arkadaşları) isimlerini ve adreslerini anne adayına sormayı unutmayın. 

Baby shower olayı genellikle 'kadınlara özgü' bir konudur, istenirse partnerler de gelebilirler ve belki de baba adayına bu duyguyu tattırmak iyi bir yol olabilir.


Baby shower partisi için bir çok yerde değişik konseptte parti paketleri bulabilirsiniz. Daha ilginç ve bebeğinize özel olmasını isterseniz çok fazla masraf yapmadan, evinizin bir köşesinde hem dekoratif hem de özel bir alan yaratabilirsiniz. Bunun için dikdörtgen bir masayı stand olarak kullanarak üzerine pembe ya da mavi ya da farklı renkte 3 adet yatak kenarı fırfırları ile kat kat verecek şekilde süsleyebilirsiniz.

Pişireceğiniz kekin üzerini renkli şeker hamurları ile kaplayarak dev bir cupcake yapabilirsiniz, hem çok pratik hem de çok lezzetli olacaktır.



Küçük cam kavanozlara yerleştireceğiniz şekerlemeler, makaron ve çubuk şekerler de dekorasyonunuzu tamamlayabilir. Küçük cam şişelerin içlerine de limonata, meyve suyu koyup birer fiyonk atarak ilginç bir sunum yapabilirsiniz.

Duvar süslemesi de çok basit, istediğiniz renk ve desenlerdeki kağıtları yuvarlak ya da kalp şeklinde kesip kurdeleye geçirebilir, bebeğinizin ismini bu kağıtlara yazabilirsiniz.

Bir öneri de, davet edeceğiniz arkadaşlarınızdan bebeğiniz için hediye yerine birer kitap getirmelerini isteyebilir, gelen kitaplarla bebeğinize ilerisi için çok özel bir kütüphane oluşturabilirsiniz.

İşte size hem çok basit hem de çok keyifli bir baby shower parti dekorasyon önerisi. Bebeğinize çok güzel bir hatıra bırakmak isterseniz mutlaka denemelisiniz..

23 Mayıs 2012 Çarşamba

Çocuklar hangi yaşta neleri yapabilir?



Dünyanın tüm uzmanları söylüyor, söylüyor, söylüyor ve bıkmadan söylemeye de devam ediyorlar. Artık şunu kabuk etmemiz gerekiyor.

Her çocuğun gelişim seviyesi farklı!

Her çocuk parmak izi kadar birbirinden başka!

Ve her anne ile her çocuğun arasındaki iletişim de hiç bir zaman aynı değil!

Tamam bu bir gerçek ancak aşağı yukarı bir şeylerden bahsetmek gerekirse de belli standartlar var bilim adamlarının araştırıp, gözleyip, deneyimleyip yazdıkları.

Doğumdan itibaren bebekler her yeni hızla büyüyor ve bir şeyler öğreniyorlar. Lütfen komşunuzun çocuğu ile kendi çocuğunuzu kıyaslarken bir kez daha düşünün. Ancak eğer "benim çocuğum bu yaşya neden bunu yapamıyor?" diye sorduğunuz bir soru bulursanız hemen doktorunuza danışın. Ama onu başka çocuklarla kıyaslayarak çocuğunuzu ezmeyin, ona bunu lütfen yapmayın!

Ayrıca her yaş grubu için özenle seçtiğimiz  farklı eğlenceli yaratıcı yuppidi.com  ürünlerini kampanyalarımızı incelemeyi de unutmayın...

Hep birlikte kaliteli zaman geçirmek çocuklarımızı daha iyi anlamak birlikte daha iyi empati kurmak ve çocuklarımıza ilk başta bunu öğretmek dileğiyle...

İşte basit bir kontrol listesi, hangi yaşta çocuğunuz ne yapabilir, şöyle hızlıca göz atın diye...


2-3 Yaş Çocuklar Neler Yapabilir?

Oyuncaklarını bir yerden alıp başka bir yere koyabilir.

Sizden yardım alarak giyinebilir.

Sizin yönlendirmenizle giysilerini alıp söylenen yere koyabilir.

Masaya bir şeyler koyabilir.

Dişlerini fırçalayabilir.

Bir iki kelime ile bile olsa derdini anlatabilir, bunu deneyebilir.

4-5 Yaş Çocuklar Neler Yapabilir?

Çocuğunuz 4-5 yaşlarına gelince bireyselliği arttıkça güvenlikle ilgili konular biraz daha önem kazanmaya başlar...

Artık tam adını, adresini, sizin telefon numaranızı ezbere bilmelidir.

Acil durumlar için telefon edebiliyor olmalıdır.

En azından toz almak için size yardım edebilir.

Evcil hayvanınız varsa mamasını verebilir .

Saçını tarayabilir, ellerini yıkayabilir.

Kirli ve temiz çamaşır ayrımı yapıp gereken yerlere koyabilir.

Kendi kıyafetlerini seçip giyebilir.

6-7 Yaş Çocuklar Neler Yapabilir?

Çocuğunuz 6-7 yaşlarında ise artık arkadaşınız olur!

Yemek yaparken size yardım edebilir.

Bir şeyleri karıştırabilir, temizleyebilir, yıkayabilir.

Kendine basit bir sandviç yapabilir.

Buzdolabını yerleştirmenize yardım edebilir.

Parayı nasıl kullanması gerektiğini anlayabilir.

Dolaplarını toplayabilir.

8-9 Yaş Çocuklar Neler Yapabilir?

Çocuğunuz 8-9 yaşlarında ise...

Kişisel eşyalarına sahip çıkmayı daha iyi öğrenmiştir.

Bisiklet, kaykay gibi dışarıda durması gereken eşyalarını sahiplenmesini öğrenebilir.

Kendisine söylenmeden temizliği ile ilgili yapması gerekenleri yapabilir

Dolaba bakıp eksikleri söyleyebilir.

Yazılı mesajları alabilir, iletebilir.

Çöpü atabilir.

Basit yemekleri yapmanıza yardım edebilir. Hatta yapabilir.

8-9 Yaş Çocuklar Neler Yapabilir?

10-12 yaşları ise artık çocuğunuzun pek çok şeyi tek başına yapabilmeye başladığı zamanlardır...

Artık tek başına evde kalabilir.

Markete tek başına gidip bir şeyler alabilir.

Yatak çarşaflarını değiştirebilir.

Bulaşık makinesine bir şeyler yerleştirebilir.

Basit yiyecekler hazırlayabilir.

Tabelaları ve yönlendirmeleri okuyup ne yapması gerektiğini anlayabilir.

Kendisinden küçük kardeşine göz kulak olabilir.

Sizi dinleyebilir, anlar ve empati kurmaya başlayabilir.


Alıntıdır...

22 Mayıs 2012 Salı

Çocuk Beslenmesinin Önemi!!!!

Beslenmenin ne kadar önemli olduğu çeşitli uzmanlarca sürekli vurgulanıyor. Günümüzün modası organik gıdalar ve doğal beslenmeye doğru yöneliyor. Aslında doğru olan da bu, büyük şehir şartlarında bunu uygulamak gittikçe zorlaşıyor ama annelere bu konuda çok iş düşüyor. Çocuklarımıza yapacağımız en büyük yatırım bence doğru beslenme alışkanlığını yerleştirmek olur. Bir çok uzman görüşü aynı noktada birleşiyor, aslında bedenimiz hastalanmamak üzere programlı, dışarıdan aldığımız kimyasallar ve katkı maddeleri ile hastalıklar oluşmaya başlıyor. Masumca çiğnenen bir şekerli sakız bile çocuğun ağız yapısında asidik ortam yaratabiliyor ve mikropların üremesini hızlandırabiliyormuş. Bunu önlemek ise çocukluk çağlarından doğru beslenme ile gerçekleştirilebiliyor.

Hem lezzetli hem de çok sağlıklı bir kek tarifini sizinle paylaşmak istedim. Denemenizi tavsiye ederim, minikleri yavaş yavaş doğru beslenmeye alıştırma zamanı geldi :))

Yeşil Çaylı Zencefilli Kek
Malzemeler
3 Yumurta (organik)
3,5 Su bardağı organik un
1 Su bardağı demli yeşil çay
1 Çay bardağı sızma zeytinyağı
1,5-2 Su bardağı esmer şeker
1 Çay bardağı keçi sütü
1 Paket kabartma tozu
1 Çay kaşığı karbonat
1 Portakal kabuğu rendesi
1 Çay kaşığı tarçın
Yarım çay kaşığı zerdeçal
Yarım çay kaşığı zencefil
1 Çay kaşığı üzüm çekirdeği tozu


Yapılışı
Yumurta ve şeker bir kapta iyice çırpılır, Soğumuş demli yeşil çay, keçi sütü, baharatları, portakal kabuğu üzerine katılır ve karıştırılır. Üzerine un, kabartma tozu ve baharat koyulup karıştırılır. Yağlanmış kek kalıbına veya tepsiye konularak 180 derece ısıtılmış fırında pişirilerek servis yapılır.
Servisten önce isteğe bağlı olarak üzerine, fıstık veya ceviz dövülerek konulur.

Alıntıdır.

27 Nisan 2012 Cuma

Bir insanın anavatanı çocukluğudur

...İnsanın anavatanı çocukluğudur. Bir anne ve babanın en önemli görevi çocuklarının çocukluğunu doya doya yaşaması için olanaklar yaratmasıdır. Çocukluğunu doya doya yaşamamış bir insanın mutlu olması çok zordur.
...Bir ulusun en önemli görevi çocuklarının çocukluğunu doya doya yaşamasına olanaklar yaratmaktır. 
...Ben bir baba  olarak çocuklarıma çocukluklarını yaşamaları için fırsat yaratıyor muyum, ona bugün hiç doya doya oynadınız mı diye sordunuz mu? 
...Anavatanı mutlu olan bir çocuk çalışmasını, okulunu, her şeyini bütün gücüyle yapar ve orada başarılı olurmuş.
...Gel seni yeniden kucaklayalım! dedim. Çocuklar gülsün diye yaşayalım. Çünkü onların  gülüşleri dünyalara bedel, çünkü insanın anavatanı çocukluğudur.
...Çocuklar gülerek oynarak büyürse onunda büyükler güler. Büyükler mutlu olup gülümseyince tüm ülke, tüm insanlık güler.
Çocukların gülmesine hizmet veren herkese selam olsun.

Doğan Cüceloğlu - En son ne zaman mutluluktan uçtunuz...  alıntı


18 Nisan 2012 Çarşamba

Onların bastırılmış enerjisi açığa çıkarılmalıdır...


OSHO Çocuk

ÇOCUĞUN NİTELİKLERİ


…Dinlemek ve duymak tamamıyla farklıdır. Çocuk şöyle diyor: “Duymakla ilgili bir zorluk yaşamıyorum ama dinlemekten bıktım. Duymak zorundasın –geveze anne oradadır- ama dinlemekle ilgili sorunum var. Dikkatimi veremiyorum.” Anne ve onun gevezeliği çocuktaki kıymetli bir şeyi mahvetmiştir: Onun dikkati. O son derece sıkılmıştır…

…Masumiyet, cesaret ve saflığın her ikisidir…

…Daha iyi bir dünyada her aile çocuklardan öğrenecektir. Onlara öğretmek için çok acele ediyorsun. Öyle görünüyor ki hiç kimse onlardan öğrenmiyor ve onların ne kadar çok öğretecek şeyi var. Ve onlara öğretecek senin hiçbir şeyin yok…

…Senin masumiyet olarak gördüğün şey vahşi olmaktan başka bir şey değildir. Senin saflık olarak gördüğün şey vahşi olmaktan başka bir şey değildir. Bir şekilde medeniyetin pençelerinin dışında kaldım…



...Ve bir kez yeterince güçlü olduğumda...Ve insanlar bu yüzden, “Çocuğun mümkün olduğunca çabuk yakasına yapış, vakit kaybetme çünkü çocuğu ne kadar erken kontrol edersen o kadar kolay olur. Bir kez çocuk yeterince güçlenirse o zaman onu isteklerin doğrultusunda boyun eğdirmek zor olacaktır” diye ısrar eder...

HAMİLELİK, DOĞUM VE BEBEKLİK

…Çocuklar senin aracılığınla gelir ama sana ait değildir. Onlara sevgini verebilirsin ama onlara fikirlerini dayatmamalısın…

…Ve “İnsanların sorunu nedir? ” diye sor. Bu tek bir şeye indirgenebilir: Anne. Çünkü anne psikolojik bir rahim sunmaya yeterli değildi, anne manevi bir rahim sunmaya yeterli değildi. Psikolojik olarak nevrozluydu, manevi olarak boştu. O yüzden çocuk için manevi besin yoktu, beslenmiyordu. Çocuk dünyaya fiziksel bir varlık olarak gelir, bir ruhu olmadan, merkezi olmadan. Anne merkezde değildi; çocuk nasıl merkezde olsun? Çocuk basitçe bir devamdı, annenin varlığının bir devamı…


…Ne tür bir ruhun geleceği senin nerede olduğuna bağlıdır…

…Bir anne bir çocuğa sarıldığında enerji akar. Enerji görünmezdir; biz ona sevgi, sıcaklık dedik...


…Annesi tarafından sevilmemiş çocuk kendisini varoluşta yabancılaşmış olarak bulacaktır. Varoluşa güvenemez. Kendi annesine bile güvenemezken başka birine nasıl güvenebilsin. Güven imkânsız hale gelir. Dünya ona eviymiş gibi gelmez. Şayet anne mutluysa, çocuğu emzirmekten keyif alırsa o zaman çocuk asla çok yemez çünkü güvenir; annesinin her zaman orada olduğunu bilir. Ne zaman aç hissetse ihtiyacı giderilir, o asla çok fazla yemez…

…Çocuk en başından itibaren yiyecek ve sevgi fikrini eşleştirir. Onlar neredeyse aynı madalyonun iki yüzü haline gelir. Onun sevgi nesnesi ve fikir nesnesi aynıdır…

…Ağlamak onda derin bir ihtiyaçtır. Ağlayarak o, her gün katarsisten geçer…


…Aksi taktirde durdurulmuş bir ağlamayla engellenmişlik durdurulur. Artık o bunu üst üste yığmaya devam edecektir. Ve sen üst üste yığılmış bir ağlamasın…

..Çocuk ne zaman hasta olursa ona daha çok ilgi gösterilir. Bu onda yanlış bir çağrışım yapar: Hasta olduğunda o diktatör halini alır, kendi kurallarını dayatır. Hastalıkların yüzde doksanı kendi kendine yaratılır, ilgi çekmek için, şefkat almak, önemli hissetmek için senin tarafından üretilir…

…“Yapamazsın, yapmayacaksın” bunların hepsi kirli sözcüklerdir…

KOŞULLANMA

…Onların mahremiyete, tam mahremiyete ihtiyacı vardır…Bir çocuk mahremiyete, muazzam bir şekilde, mümkün olduğunca çok, maksimum düzeyde ihtiyaç duyar, böylelikle kendi bireyselliğini müdahale edilmeden geliştirebilir…

…Anne babalar ne zaman çocuğu içine kapalı ya da tek başına görseler endişelenirler; hemen müdahil olurlar…


…Kişilik bir sargıdan başka bir şey değildir. Kişilik ( personality) güzel bir sözcükten, persona’ dan gelir; persona’ nın anlamı maskedir. Eski yunan tragedyalarında aktörler maske kullanırdı. Sona ses demektir, per içinden demektir…

…Çocuklar tek başlarına kalmaktan çok hoşlanırlar. Evet, anne babalar dikkatli, tetikte olmak zorundalar ki böylelikle çocuğa hiçbir zarar gelmesin ama bu negatif bir dikkattir; pozitif olarak müdahale etmemelidirler…

…Çocuklara soru sorabilecekleri şekilde yardım edilmeli ve anne babalar bu soruları gerçekten bilmedikleri sürece yanıtlamamalılar…


…“Söylediğim şeye inanmayın! Benim deneyimim bu ama onu size söylediğim anda o yanlış hale gelir çünkü o sizin için bir deneyim değildir. Ödünç alınmış bir bilgi engeldir”…

…Sirkte olan şey her zaman budur. Gidip görebilirsin. Aslanlar, güzel aslanlar bile kafestedir ve filler sirk yıldızının kamçısına göre hareket eder. Onlar aç bırakılmıştır ve sonra da ödüllendirilmiştir; ödül ve ceza. Tüm numara budur…

…Toplum anne baba iradesinin geniş halidir; anne baba bu toplumun ajanlarından başka bir şey değildir…

…Evet, bu basitçe hayatta kalma ihtiyacıdır. Çocuk yaşamak ister, bu yüzden uzlaşmaya başlar…

…O boyun eğdiği için ödüllendirilir; onun boyun eğmemesi cezalandırılır…

…Çocuklara saygı göster çünkü onlar kaynağa daha yakındır, sen çok uzağındasın…

…Bir anne de, bir baba da çocuklarına, “Bizden özgürleşmen gerek. Bize itaat etme, kendi zekâna güven. Yanlış yöne gitse bile bir köle olarak kalmandan ve her zaman doğru olmandan çok daha iyidir. Kendi başına hata yapıp onlardan öğrenmen, başka birini izleyip hata yapmamandan daha iyidir. Ancak o zaman takip etmek dışında bir şeyi asla öğrenemeyeceksin ve bu zehirdir, saf zehir” demek cesaret ister ve muazzam bir sevgi gerektirir…

…Normalde “hayır” denilen durumların yüzde doksan dokuzunda sadece otorite göstermek dışında bir neden yoktur…

…O tıpkı dünyanın kendi ekseninde yirmi dört saatte bir dönüş yapması gibi yedi yıllık hareketler yapar…İlk yedi yıl çok önemlidir çünkü hayatın temelleri burada yatar…Eğer bir çocuk yedi yaşına kadar masum, başkalarının fikri ile kirletilmeden bırakılabilirse, o zaman onun potansiyelinin gelişmesinden onu alıkoymak imkansız hale gelir…


…Yedi yaşından on dört yaşına kadar olan bir sonraki yedi yıllık döngü, hayata yeni bir katkıdır: Çocuğun cinsel enerjilerinin ilk kıpırdayışıdır; ancak bunlar sadece bir tür provadır…İkinci yedi yıl, hayattaki ikinci döngü, bir prova olarak önemlidir. Onlar buluşacak, karışacak, oynayacak, alışacaklar. Ve bu insanlığın neredeyse sapıklıklarının yüzde doksanından kurtulmasına yardım edecektir…

ANA BABALAR İÇİN TAVSİYE

…Mutsuzluk çok bulaşıcıdır, o bir hastalık gibidir. Eğer sen mutsuzsan seninle bağlantısı olan, ilişkisi olan, özellikle de çocuklar çok mutsuz olurlar. Ve çocuklar çok duyarlı, çok kırılgandır…


…Gerçekçi ol. Bir kurgu yaratma. Bir kurgunun içinde yaşıyor olmalısın. Asla bir “-meli” ile yaşama. Olanla yaşa; var olan her şey budur. Olan her şey, olandır…

…Sen bir anne olmayı seviyorsun ve çocuğa minnet duymalısın…

…Geçmiş zamanlarda çocuklar anne babalarından korkardı. Artık anne babalar çocuklarından korkuyor ama korku hala ortada. Tekerlek hareket etmiştir ama o aynı korkudur ve bir ilişki yalnızca korku yoksa var olabilir. Sevgi sadece korku olmadığında mümkündür…

…Şimdi sadece doğal ve mutlu ol! Çocukla dans et, çocuğu sev, çocuğa sarıl…

…Bazen öfkelenmek iyidir. Çocuk anne ya da babasının bir insan olduğunu öğrenmek zorundadır. Ve o da kızabilir. Ve eğer sen kızarsan çocuk da kızmakta özgür hissedecektir. Eğer sen asla kızmazsan çocuk suçlu hisseder. Her zaman bu kadar tatlı olan bir anneye nasıl kızmalıdır?...

…Sadece tatlı olma; ruh halin değiştikçe bazen acı, bazen tatlı ol. Ve bırak çocuk annesinin kendine ait ruh halleri ve değişik iklimleri olduğundan haberdar olsun; o da kendisi gibi bir insan…


…Bir çocuk yumuşaklığa ve sertliğe, yin ve yang’ a her zaman hazırlıklı olmak zorundadır. Durum ne olursa olsun, karşılık verebilmelidir…

…Tüm çocuklar ölümle ilgilidir; bu doğal meraklardan bir tanesidir. Ölümle ilgili soruları cevaplama; sadece bilmediğini, öleceğimizi ve göreceğimizi söyle. Ve bunun cevabını bilmediğin her şey için sessiz bir kabul olmasına izin ver…

…Şayet, bazen çocuğunda hoşuna gitmeyen bir şeyler bulursan kendi içine bak, onu orada bulacaksın; o çocuğa yansıtılır…


…Anne babalar çocukları hakkında şikayet ederken ne yaptıklarının farkında değildirler çünkü benim gözlemime göre çocukta yanlış bir şey varsa bu anne babadan geliyor olmalıdır. O yüzden çocuğun ne olmasını istiyorsan, ol. Dingin ol, şefkatli ol, sevgi dolu ol, neşeli ol…

…Sevgini ver ama hükmedilme. Çünkü çocukların algısı çok gelişkindir..

...Göründüğü kadarıyla onun hakkında aşırı endişelisin. Bazen bu bile onun zihninde gerginlik yaratabilir. Ona her şekilde özen göster ama endişelenmek özen göstermek değildir.Endişe çok tahrip edicidir...


...Hiçbir ilgi kötü değildir ama aşırı ilgi kötüdür...

...Anne aşırı güçlüdür ve onlar yumuşaktır ya da anne onların güçlü olmasına izin vermez. O zaman onlar tüm hayatları boyunca annelerin etrafında dolanırlar. Onlar yaşlansa bile, anne ölmüş ve gitmiş olsa bile hala önlüğünün iplerine tutunurlar; derinde onlar hala anneye bağımlıdır. Bu patolojik bir hal alır. O zaman adam karısına annesiymiş gibi bakmaya başlayabilir. O bir anne olmadan yaşayamaz. O kendisine annelik yapacak birisine ihtiyaç duyar...

...Eğer içerde bir şeylerin kaynadığını hissediyorsan ve bağırmıyorsan, çocuk olan şeyden çok rahatsız hisseder çünkü bu onun anlayacağının ötesinde bir şeydir. O hissedebilir...Senin bütün titreşimlerin bağırıyordur ve sen ise bağırmıyorsun ve hatta sen gülümsüyorsun ve kontrol ediyorsun...


...Çocukları kontrol etmenin en iyi yolu...Eğer sen birazcık kaotik hale gelirsen; onlar kontrollü hale geleceklerdir...

...Ona daha çok ve daha çok gülmeyi öğret...Onların tüm hayatı bir ibadet olacaktır çünkü kahkaha bir duadır...

...Eğer çocuk soruyorsa dürüst ol; eğer sormuyorsa gerek yok, henüz ilgilenmiyor...

GENÇLER

...Çünkü yeni kuşak daha zekidir. Zeka problem yaratır. Ve yeni kuşağın daha zeki olması doğaldır. Evrim böyle gerçekleşir...

...Çocuklar muazzam bir iş başarabilir ve onlarda bunu yapacak cesaret var. Belki anne babalar bunu yapmayabilir; onlar aşırı derecede koşullanmıştır...

...Kendini onlara göster ki hiçbir kopukluk olmasın. Bu onların da sana karşı samimi olmalarına yardım edecektir...

...Gençlerin bir gruba, herhangi birşeye ait olmak için güçlü bir arzusu vardır. Bu ihtiyaç neyi yansıtır? Bu tarz şeylerin gerçekleşmediğini Doğu’ da görebilirsin. Çocukların aileye ait olması gibi basit bir neden yüzünden bu tarz şeylerin olmadığını görebilirsin...

...Bana göre, bu hayal zamanını deneyimlemeleri onların hayatın daha farklı olabileceğini – mutsuz olması gerekmediğini, acı dolu olması gerekmediğini- hatırlamalarına yardım edecektir diye hissediyorum...

...Ben maddeciliğe karşı değilim ama tek başına maddecilik seni sadece ölüme götürebilir çünkü madde ölüdür. Eğer o manevi ihtiyaçlara hizmet ederse kesinlikle maddeciliğin yanındayım. Şayet maddecilik efendi değil de bir köle ise; o zaman o son derece iyidir...

...Eğer meyve zehirli hale dönüşürse ağacı mı suçlarsın yoksa meyveyi mi? Sen ağaçsın ve bu çılgın görünümlü genç insanlar senin meyvelerin...

...Mutluluk, kendinden geçmek tamamen unutulmuş bir lisandır. Toplumun mutsuzluğa olağanüstü bir yatırımı vardır...

...Toplum insanlıktan daha önemli hale gelmiştir...

...Mutluluktan kendinden geçmek her çocukta doğuştan vardır...

...Toplum hastadır ve o mutluluktan kendinden geçen insanlara izin veremez...

...Mutluluktan kendinden geçmek kafaya ait değildir. Mutluluktan kendinden geçmek kalbe aittir. Ne zaman bir şeyin içinde bütün olarak varsan kendinden geçersin. Mutluluktan kendinden geçmek kalbe aittir, bütüne aittir...

...Çünkü çocukluğundan itibaren sorumlu olmamak öğretilmiştir. Bağımlı olman öğretilmiştir. Sana babana karşı, annene karşı, ailene karşı, anavatanına karşı, tüm bu saçmalıklara karşı sorumlu olman öğretilmiştir. Ancak kendine karşı sorumlu olman gerektiği, hiç kimsenin senin sorumluluğunu almayacağı sana söylenmemiştir...

OSHO - ÇOCUK alıntı




14 Mart 2012 Çarşamba

Bebek ve Çocuk Odaları Dekorasyonu için “Enerji” en önemli malzeme!






Yeni gelen bir bebek hepimizi çok heyecanlandırır. İlk olarak evimizin bir odası bebek odası olarak seçilir ve dekore edilir. İlk heves gidip kocaman oda takımları alınır. Odamız çok da büyük değilse o küçük odaya dolaplar, çekmeceli konsollar, alt açma üniteleri, bla bla, bir sürü gereksiz şeyler doldurulur. Çocuğun biraz büyüdüğünde oynayacağı alan kısıtlanır durur. Sonra çocuklar evin daha büyük alanlarına yayılmaya çalışırlar, bünyeleri o sıkışık odayı reddeder çünkü. Aynı şeyi biz de yaşadık, bir dolu para verip aldığımız bebek odası takımını parça pinçik yapıp oraya buraya dağıttık çoktan. Yeni anne adaylarına tavsiyem, eğer kocaman bir odaları yoksa heveslerine biraz gem vurup daha minimal alanlar yaratmaları. O eşyaların hiçbiri alsında gerçekten gerekli değil. Belki sizin için gerekli olsa da bebeğiniz için olmadığına emin olabilirsiniz 

Tüm bu karmaşa ve tüketim çokluğumuz, sürekli alınan, kullanılmayan oyuncaklar, kırık dökük parçalar, karyola altlarına sıkıştırılan tüm ıvır zıvırlar aslında uyurken bile bilinçaltımızda huzursuzluğa neden olabiliyormuş. Yalnızca keyifle uyuyabileceği geniş ve güvenli bir yatak ve dekoratif şıklıklarla mükemmel odalar yaratabilirsiniz. Aslında bebek ve çocuk odaları onların hayatı için evin en önemli mekanı. Sağlıklı uykular, keyifli oyunlar için oda dekorasyon ve düzenlemesinde dikkat edilmesi gereken noktalar var. Doğu felsefesine göre, odadaki enerjiyi doğru kullanabilmek için birkaç yöntem var.

Feng Shui Danışmanı Tabitha Miller (www.selfgrowth.com) birkaç maddeyle şöyle özetliyor;

Enerjinin daha iyi akması ve ve uyku, dinlenme, sağlık ve gelişimini destekleyen sakin bir yer olması çok önemli. Bebeğin odasında enerjiyi maksimize etmek için, bu odada yer, güvenlik, renkler ve mobilya düzenleme olarak dikkat edilmesi gereken birçok önemli faktör vardır.

1. Dağınıklık ve Temizlik- Öncelikle bebek ya da çocuk için seçilen odanın geçmiş enerjilerinden kurtulmak ve "mazisi temiz" bir oda oluşturmak iyi bir başlangıç noktasıdır. Sadece güneş enerjisi ışık ve temiz havayı içeri almak için güneşli bir gün, pencereleri açık bırakarak odayı havalandırmakla başlanabilir. Odayı negatif enerjilerden arındırmak için, üç gün, odanın her köşesine birer küçük bardak deniz tuzu koyun. Odayı temiz ve düzenli tutun. Mışıl mışıl uyku için düzen çok önemli.

2. Oda Yerleştirme – Çocuğun hayatında sağlam bir destek sağlamak için, yatağın başucu arkasında sağlam bir duvara gelecek şekilde yatağını yerleştirin. Yatak bir pencere karşısında ya da doğrudan kapıya karşı olmamalıdır. Tuvalet ya da sıhhi tesisat olan bir duvara karşı yatağı koymayın.

3. Renk Düzeni-Bebekler uyumlu renkleri sever. Örneğin mavi ve yeşil gibi birbirine yakın renkler kullanın.

4. Köşeler - Bebeğin kafası veya vücudunun sabit köşelere karşı olmadığından emin olun. Eğer taşınamayan köşeler var ise kırmızı bir kurdele ile kamufle etmeye çalışın.

5.Görüntüler - Sarı, yeşil veya somon yumuşak renklerde duvar kağıdı ve yatak takımları kullanın. Cafcaflı çizgi film karakterleri ve aksiyon figürlerinden kaçının. Uçaklar, trenler ve otomobiller üzerinde uyumak nasıl zor olursa görüntüler de etkileyebilir. Doğa tasarımları mükemmel ve büyümeyi teşvik edici olabilir. Hayvan tasarımları da dikkatle seçilirse olabilir. Vahşi veya saldırgan hayvan resmileri tercih edilmemelidir. Bunlardan bazıları ormanda motifi tasarımları bulunan aslanlar, kaplanlar, ayılar ve sürüngenler gibi.

6. Enerji - Temiz hava yaşam gücü içerir. Hergün pencereleri kısa sürede olsa mutlaka açıp havalandırın.

7. Doğal malzemeden oyuncaklar kullanın.

8. Bilgisayarlar, televizyonlar gibi odadaki elektronik aletler elektromanyetik frekanslar yayarlar. Kanserojen etkileri olabilir. Eğer bir elektronik monitör kullanmanız gerekiyorsa, en az 3 metre uzakta tutmaya çalışın.



Dekoratif objeler ve duvar stickerları için www.yuppidi.com


 

10 Mart 2012 Cumartesi

Kalıplara Sığmayan Çocuk Olmak

Kalıplara sığmayan, sıradışı, söz dinlemeyen, kendi olmayı başaran bir çocuk olsun dedim kendimce. Boyama kitaplarını çizgilerinden taşırmadan boyamayı öğrenmesin, varsın bıraksın çizgilerini özgürce, ağaçları yeşil yapmasın mor yapsın, güneş hep sarı olmasın gözünde. Ezbere, anlamını bilmediği şarkıları söylemesin, anlam yüklesin çocuksu kelimeleriyle varsın öyle şarkı söylesin. Yazı yazarken E harfini ters yapsın, ne çıkar? Kelimeleri yanlış telaffuz etse ne olur? Rasrettin Hoca, tiratro dese hayat daha komik olmaz mı? Hepsini zamanı gelince öğrenmeyecek mi? O da bizim gibi kalıplara sokulmayacak mı? Hayatına müdahele eden olmayacak mı hiç? Piyano da çalmalısın, resim de yapmalısın, tenis de oynamalısın diye hayatına ambargo koymayacak mıyız? Bir çocuğun hayatının en önemli besini oyundan çaldığımız zamanları nasıl telafi edeceğiz? Bir mürebbiye edasıyla kalıpların içinde yetiştirdiğimiz çocuklarımızı yetişkin olduklarında psikologlara, yaşam koçlarına taşımayacak mıyız? Hayatın anlamını 30 yaşından sonra keşfetmeye çalışan yetkin ama mutsuz bireylerin çığ gibi büyümesine bizler de katkıda bulunmayacak mıyız? Okuma bayramı için İstiklal Marşı'nı ezberliyor 6 yaşındaki Derin, "garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar" dedikten sonra gözüme bakıp anne "garbın afakını" ne demek? diye soruyor. O an düşünüyorum da ben daha bile küçüktüm ezberlediğimde ve lisede edebiyat dersinde kafama kakılana kadar da hiç düşünmemiştim bu ezbere bildiğim cümlelerin ne anlama geldiğini. Ezberleyince etrafımdakilerden aldığım alkış ve takdir uzun yıllar idare etmişti, kalıplara girmeyi çok iyi başarmıştım yani.

Tam bunları düşünürken OSHO'nun bir kitabından alıntı gözüme çarptı. Biraz sivri bir dil ama aslında doğru söylüyor; Çocuk anne babalar tarafından çirkin şekillerde koşullandırılıyor. Anne baba koşullandırması dünyadaki en büyük köleliktir. Bu tamamıyla ortadan kaldırılmalıdır. Sadece o zaman insan, ilk defa, gerçekten özgür, hakikaten özgür, sonuna kadar özgür olacaktır, çünkü çocuk insanın babasıdır. Şayet çocuk yanlış bir şekilde büyütülürse o zaman tüm insanlık yanlış yöne gider. Çocuk tohumdur. Şayet tohumun kendisi zehirlenmişse, bozulmuşsa, o zaman özgür bir insan bireyi için hiçbir umut yoktur, o zaman bu rüya asla gerçek olamaz. Kişilik senin içinde, senin doğanın içinde anne baba, toplum, din adamı, politikacı ve eğiticiler tarafından üretilmiştir. Onların tüm amacı her çocuğu, kurumsallaşmış olan topluma uyum sağlayacak şekilde sakatlamaktadır, her çocuğu mahvetmektedir. Bir korku vardır: Şayet çocuk en başından itibaren koşullanmadan bırakılırsa o öylesine zeki, öylesine tetikte ve farkında olacaktır ki onun tüm yaşam tarzı bir başkaldırı olacaktır. Ve hiç kimse asileri istemez; herkes boyun eğen insanlar ister. Anne babalar boyun eğen çocukları sever ve unutma ki boyun eğen çocuk en aptal olandır. Başkaldıran çocuk ise zeki olandır ama ona saygı duyulmaz ya da o sevilmez. Öğretmenler onu sevmez, toplum ona saygı göstermez; o kötülenir. Ben ise senin çocuklara saygı duymanı isterim. OSHO-Çocuk / Kendin Olma Özgürlüğü (Children Freedoom to be Yourself)

11 Şubat 2012 Cumartesi

Özgüvenli çocuklar

 çocuk yetiştirmek emek istiyor, zaman, sabır ve farkındalık istiyor. Annenin farkındalığı ne kadar yüksekse çocuk da o kadar doğru özde yetişiyor. Ebeveynlerin en büyük amacı çocuklarının özgüveninin yüksek olması ama bunun için doğru davranıyor muyuz?

6 Şubat 2012 Pazartesi

Çocuklarda Korkular

Kendi minik korkularımı kızıma yaşatmamak için çok uğraştım, belki de en çok bunun üzerine düşmüş olabilirim. O yüzden 4 aylıktan beri odasında yatması için uykusuz gecelerimi çarpı iki yaptım, sayısız kere yatağımdan kalkıp üşenmeden odasına taşındım. O da tüm bu çabalarımın karşılığını verdi ve 6 yaşına kadar korku nedir bilmedi, ne karanlıktan korktu, ne hayvanlardan ne de gök gürültüsünden. En heyecan verici lunapark oyuncaklarında gayet sakin ve mutlu oldu, hırçın bir atın üzerinden düşmek üzereyken bile hiç kormadan tüm sakinliğini korudu, çocuklar için korkunç gelebilecek hiçbir görüntü ya da filmden korkmadı. Birkaç gündür gözlemlediğim minik korkular ise beni korkuttu. Gece uyanıp yanımıza gelme, yoldaki arabaların karda kayıp üzerimize gelmesinden korkma gibi ufak bir iki olay hemen araştırma yapmama sebep oldu ve ilginç bir yazı buldum, sizlerle paylaşmak istedim. Sonuçta yine herşey bizlerden kaynaklanıyor.

ÇOCUKLAR NELERDEN KORKAR ?
 
Çocuklarda büyümeyle birlikte değişik korkuların ortaya çıkması normaldir. Her
çocuk az ya da çok bazı korkulara sahip olabilir. Önemli olan çocuklara korkuyla
baş etmesini öğrenmeye yardım etmektir. Çocuklar korkularla baş etmeyi öğrendikçe,hayatın diğer zorlukları ve yeni durumlarla baş etmede de daha yeterli hale gelirler.
Çocukların korkularını etkileyen bazı faktörler vardır;
-Zeka, cinsiyet, sosyo-ekonomik statü, sosyal ilişkiler, fizyolojik koşullar, kişilik
yapısı, şeklinde sıralanabilir.
Korkular ve korkularla baş etme yolları yaşa bağlı olarak da değişiklik gösterir.
Her çocuğun kendine özgü korkuları olabilir, fakat bazı korkular bazı yaşlarda daha belirgindir.
-5-10 aylık bebekler tanıdığı ve bilmediği kişiler arasında ayrım yapmaya
başlarlar, yabancı birine duyulan korku bu dönemde ortaya çıkar.

-12-18 aylık bebeklerde ayrılık endişesi görülür. Ayrılık endişesi zamanla kaybolsa da daha sonraki yaşlarda, bir hastalık, bir yakının kaybı, taşınma ya da boşanma gibi büyük bir değişikliğin yaşandığı, çocuk için stres yaratan durumlarda yeniden ortaya çıkabilir.
-Okul öncesi dönemde, özellikle 2-5 yaşları arasında çocukların korkularında
farklılaşma ve artmalar görülür. Bu yaştaki çocuklar için gerçek ve fantezi
arasındaki ayrım her zaman belirgin değildir. Bu dönemde en sık rastlanan korkular arasında, hırsız, hayali yaratıklar, köpek, karanlık, motor gürültüsü, şimşek, ani yüksek ses ve yalnız kalma sayılabilir. Bu yaştaki çocuklar yaralanmaktan, zarar görmekten de korkabilirler.
-4-6 yaş arasındaki çocuklarda yaygın olarak okula gitme, karanlık, yükseklik,
asansörde kalma, kaybolma korkusu ve hayvanlardan korkma görülebilir.
-6-11 yaş arasındaki çocuklar yaygın olarak doktordan, dişçiden, gök gürültüsü ve şimşekten,uçaktan ve hırsızdan korkabilirler. Bu yaşlarda yaralanma, okula ilişkin olaylar ve sosyal ilişkileri içeren korku türleri de yer alır.
-12 yaş ve üzeri çocuklarda sosyal ilişkiler ve okulla ilgili korkular devam eder: Test olma, sözlü sınavlar, alay edilme veya reddedilme, utanmaya ilişkin korkular görülebilir.
Çocukların korkularına neden olan faktörlerden biri endişelerdir. Endişenin
yarattığı korkuya en çok karanlıkta ve uykuya dalarken yalnız kalındığında rastlanır.
Çocuk, yaklaşık 3 yaşından itibaren toplumun kurallarıyla daha çok annesi ve babası aracılığıyla tanışmaya başlar. Artık istediğini yapmada eskisi kadar özgür değildir.Bunun sonucunda, çocuk kendini bu sıkıntılı duruma sokan anne ve babasına karşı bir öfke duymaya başlar, ancak bu duygusunu onlara yansıtmaya çekinir. Yine de böyle bir duyguya sahip olduğu için suçluluk hisseder. Ona rahatsızlık veren bu durumla baş edebilmek için, anne ve babasını ya da genel olarak toplumu ve kuralları temsil eden birtakım korkutucu figürler bularak, korku ve suçluluk duygularını onlara yansıtır; bunlar bir cadı, hayalet ya da ejderha olabilir. Uykuya dalmadan önce çocuk bilinçle bilinçdışı arasındadır. İçinde biriktirdiği öfkelerin farkına varır, bunları bastıracak gücü kendinde bulmakta zorlanır. O zaman da, aslında bu duyguların yaşanmasına neden olan, ama aynı zamanda da ona destek olan ve güven veren
annesini ya da babasını yanında ister. Onlar yanında olduğu zaman onların varlığından ve sevgisinden emin olur ve uykuya dalabilir. Karanlıkta, Çocuğun kendini yine kontrolünü kaybetmiş olarak hissettiği bir karanlıktır ve endişe vericidir. Bu endişeyle baş etmek için yine bir dış desteğe ihtiyaç duyabilir.
Korkularıyla ilgili çocuğunuza nasıl yardım edebilirsiniz?
· Korkularını önemsediğinizi ve korkularının normal olduğunu bilmesini sağlayın.
· Çocuğunuzu zorlayıp, korku duyduğu objeyle karşı karşıya getirmeye çalışmak
hatalı bir yöntemdir. Korktuğu objeden uzaklaşmasına izin verilmeli ve ona güven duygusu aşılanmalıdır.
· Korktuğu objeden uzaklaştıktan sonra korkusunun üstesinden aşama aşama
gelmesi için ona zaman tanıyın. Mesela, çocuğunuz köpekten korkuyorsa, önce
çocuğunuza köpeklerle ilgili hikayeler okuyun, köpeklerle ilgili bir televizyon
programı izlettirin, daha sonraki aşamada köpekle oynayan yaşıtlarını ona
gösterin, sonraki aşamada da onu küçük, sevimli bir köpekle bir araya getirin.
Çocuk yeterince büyüdükten sonra eve beslemek üzere köpek alarak hayvanla
yakınlık kurmasına ve güven duygusunu pekiştirmesine fırsat verebilirsiniz. Eğer
doktora gitmekten korkuyorsa, mümkünse hasta olmadığı, muayene veya iğne
olmayacağı bir zamanda doktoru ziyaret edin. Önceden yapılan bu ziyaret hasta olduğunda doktora gitmesini kolaylaştıracaktır.
· İleri düzeyde yerleşmiş korkular, başarılı bir eğitim yöntemi, çocuğa verilecek
sevgi, güven ve kendine güvenme duygusuyla giderilebilir. Korkunun tedavisi uzun süreye gereksinim gösterir. Korkular gerçekçi bir yaklaşımla olduğu gibi kabul edilmelidir. Örneğin, karanlıktan korkan bir çocuğa, “Korkacak bir şey yok” demek yerine, uzanabileceği yükseklikte açıp kapayabileceği bir gece lambası ya da hafif bir müzik koymak yararlı olur. Annenin karanlıkta çocukla çeşitli oyunlar düzenlemesi de bu konuda yararlı bir yöntemdir. Yine, denizden korkan bir çocuğa ‘’Denizden korktuğunu biliyorum, ve senin iyi olduğundan emin olmak için senin yanında olacağım’’ demek daha doğru olur.
· Korkan çocuk, korkuları nedeniyle eleştirilmemeli, alay konusu yapılmamalıdır.
Korkmamayı, kocaman çocuk olmak ve büyümekle eşleştirmek yerine önce
çocuğun korkularını kabul etmekle işe başlayabiliriz.
· Çocuğunuzun korkularıyla baş etmesi için bazı yöntemler üzerine onun da
düşünmesi için onu yüreklendirin. Küçük çocuklarda hayal gücünden yararlanarak hayali koruyucu bir süper kahraman ya da korkularını içine bırakabileceği hayali bir kutu korkularını azaltmasında yararlı olabilir.
· Eğer çocuk korkusu üzerinde biraz kontrolü olduğunu hissederse, korkusu
azalacaktır. Mesela eğer izlediği bir çizgi filmde bir şeyden korkarsa, o anda
gözlerini kapatabileceğini ya da televizyonu kapatabileceğini ona hatırlatın. Bazı çocuklarda, önceden yeni bir durumda nelerle karşılaşacaklarını anlatmak da endişeleriyle baş etmelerinde onlara yardımcı olur.
· Çocuklara bazı korkularımızın kendimizi tehlikelerden korumak ve güvenliğimiz
için normal olduğu da anlatılmalıdır. Mesela sıcak bir sobaya dokunulmaz, karşıdan gelen bir otobüsün önüne koşulmaz gibi.
· Anne –babaların bazı durumlar karşısında gösterdiği tepkiler de önemlidir. Çünkü çocuklar anne-babalarını örnek alarak etkilenebilirler. Bu şekilde bazı korkular çocuklar tarafından öğrenilir.
Çocukların korkuları arasında okul korkusu da yer alır. Bazı çocuklar okula
gitmekten kaçınma yönünde yoğun bir çaba sarf ederler. Bu yinelenen çaba zaman zaman kaygı verici boyutlara varır. “Okul sendromu” adını verdiğimiz bu kaçınma tepkisinin bazı uyarı işaretleri vardır: Heves ve enerji kaybı, alıngan ve sinirli olma, iştahsızlık, uykuda huzursuzluk, ortada bir neden yokken gözyaşlarına boğulmak, baş ve karın ağrısı, mide bulantısı ve kusma gibi belirtilerde artış.
 ANNE VE BABASININ KORKTUĞUNU HİSSEDEN ÇOCUK DAHA ÇOK KORKUYA KAPILIR!

Prof. Dr. Haluk Yavuzer