Küçük Mucizeler Dükkanı

Küçük Mucizeler Dükkanı
Yuppidi.com / Anne,Bebek ve Çocuklar için Türkiye'nin İlk Temalı Alışveriş ve Etkinlik Sitesi

15 Aralık 2011 Perşembe

Arabada arkada oturmak!

Arabada arkada oturmayı sevmiyorum, bana bebek muamelesi yapılmasını da sevmiyorum. Sürekli bu konuda sorun yaşıyoruz annemlerle. Yakın yerlerde önde oturma iznini kapıyorum, istediğimi yapmazlarsa kriz yaratıyorum çünkü :) Arkadaşlarım bu duruma çok bozuluyor, onların anne babaları (doğru olanı yaparak) bu kadarına bile izin vermiyorlar çünkü. Sanırım ben bizimkileri bastırmayı becerdim :)
Geçen gün çok eğlenceli bir ürün keşfettim Yuppidi'de. Nasıl oldu da kaçırmışım anlayamadım. Bunu ben keşfettim veeee bu prensesli organizerı takarsanız arka koltukta oturacağıma söz veriyorum dedim.
Oleeeyyy, annemle babam çok sevindi. Bugün okuldan beni almaya geldiklerinde ilk denememizi yapacağız. Artık yakın mesafelerde bile arkada oturacağıma söz veriyorummmm!! Prensesler harikasınız :)




9 Aralık 2011 Cuma

Yeni yıl, doğum günü, en keyifli ay ARALIK..

Soğuk, karlı bir Aralık sabahında dünyaya geldiğim için mi Aralık ayında her yer ışıl ışıl, herkes tatlı bir telaş içinde, hediyeler, paketler, heyecanlar olduğu için mi bilinmez tatlı bir sevinç doğuyor içimde. Yeni yıla yeni hayaller, yeni hediyelerle girmek beni çok mutlu ediyor.
Bu yıl da her yıl olduğu doğum günü partileri istiyorum. Parti kıyafetim olsun, sürpriz hediyelerim olsun, pastam olsun, sevdiklerim yanımda olsun..
Artık hediye seçmek benim için çok kolay, belki birçok çocuktan daha şanslıyım, bunun için teşekkür ediyorum hayata. Sanki bir sihirli değnek var her istediğim gerçekleşiyor.

Doğum günü partileri için sizlere de önerebileceğim bir çok şey var;

Mesela Glow sticks, çok farklı, eğlenceli ve renkli değil mi sizce de?

   

Peki ya bu maskelere ne dersiniz? daha değişik olmaz mı?



  
Partide gece olunca dilek feneri uçurmaya ne dersiniz? Gökyüzünde harika bir görüntü olur, süperrr..

 

21 Kasım 2011 Pazartesi

Yaratıcı Çocuk muyum ben anne???

Yaratıcı Çocuk muyum ben anne?

Bütün gün evde onu mu giysem bunu mu giysem diye dolaşıyorum, her giydiğimi yakıştırmaya çalışıyorum, annemin pullu taşlı tüm ayakkabılarını kombine ediyorum. Arkadaşlarımla kostümler icat edip, türlü kılıklara giriyorum. Boyama kitaplarını oldum olası sevmeyip inadına çizgileri taşırıyorum. Kitaptaki resmin yanına kendi kurgumu iliştiriyorum. Baştan sona tek bir şarkıyı bile ilavesiz söylemiyorum, ya atıyorum ya da kendi sözlerimle söylüyorum. Ezbere iş hiç yapmıyorum, aklım fikrim kabul etmezse direkt reddediyorum. Balkon duvarlarını boyamıştım, odamın duvarlarına da renk çalışmaları yaptım. Dolabımın üzerinde tasarımsal sticker çalışmalarım bulunuyor. Dergilerden kestiğim barbie posterlerinden duvar kağıdı yapmaya çalışıyorum şimdi. Ben yaratıcı çocuk muyum sence anne?

Yaratıcılığımı geliştirecek oyunlarım



Yaratıcı Çocuklar Yetiştirebilirsiniz


Yaratıcı bir çocuğa sahip olmayı hangi anne-baba istemez ki? Uzmanlar çocukların yaratıcı bir yetişkin olmasının anne-babaların elinde olduğunu söylüyorlar. İşte, çocuğunuzun yaratıcılığını geliştirmenizi sağlayacak öneriler...


Pek çok kişi yaratıcılığın zekayla ilgili olduğunu düşünüyorlar. Ancak uzmanlar böyle olmadığını ve çocuklara uygun yaklaşımlarda bulunarak, onların yaratcılıklarını artırmanın mümkün olduğunu düşünüyorlar. Uzman Danışman Psikolog Filiz Çetin, Psikolog Ferahim Yeşilyurt çocuklarda yaratıcılığın geliştirilebildiğini belirterek, anne-babalara çocuklarının yaratıcılığını artırmaları için pek çok öneride bulundular.

YARATICILIK GELİŞTİRİLEBİLİR


Uzman Danışman Psikolog Filiz Çetin, çocuğa uygun yaklaşımlarda bulunulduğu takdirde yaratıcılığın geliştirelibildiğini belirterek şunları söylüyor: "Geçmiş deneyimlerimizden yeni bir düşünce ya da ürün ortaya koyarak yaratıcı davranırız. Çocuklar da kendilerini ifade edebilecekleri materyaller kullanarak, hayali oyun oynayarak, problem çözerek ve yeni düşünceler üreterek yaratıcılıklarını geliştirirler. Yaratıcılık yalnızca üstün zekalı insanların sahip olduğu bir beceri değildir. Araştırmalara göre, çocukların yaratıcı davranması için üstün yeteneklere ihtiyaçları yoktur. Yeni fikirler üretebilme becerisi birçok çocukta saklıdır. Anne-babalar ve eğitimciler uygun yaklaşımlarda bulunarak çocuğun bu davranışının gelişimini destekleyebilirler."
  

YARATICILIĞIN GELİŞİM DÖNEMLERİ

Çocuklarda yaratıcı ifadenin geliştiği en önemli dönemlerin 4-6 yaş olduğunu söyleyen Psikolog Filiz Çetin, her anne-babanın çocuğun gelişim dönemlerini iyi bilmesi gerektiğini vurgulayarak sözlerine şöyle devam ediyor: "Bu dönemde çocuklar girişimci davranarak çevreyi keşfetme ve deneyimlemek ihtiyacı içindedirler. Bu süreçte yaratıcı materyalleri kullanırken belirli gelişim aşamalarından geçerler.


Önce nesnenin kendini incelerler ve özelliklerini araştırırlar. Örneğin 2-3 yaş çocuğu zamanın çoğunu boyaları ya da fırçaları eline alarak ve keşfetmeye çalışarak ya da birbirine karıştırdığı hamurlara beğeniyle bakarak geçirebilir. Nesnenin özellikleri keşfedildikten sonra, onu kullanmaya başlarlar. Örneğin, bu aşamada yapılan resim daha şekillidir ve bir şeyi anlatmaktadır, ama içeriğini çocuğun dışında biri rahatça fark edemez. Ancak bu dönemde yapılan her resmin de bir amacı olmadığından, çocuğa "Bu ne?" sorusunu sorarken dikkatli olmak gerekir, bu sorular karşısında anlaşılamadığını hissedebilir. En üst aşamada çocuk bir şeyi ortaya koymaya ya da yaratmaya çalışır. Konusu olan bir resim ya da onu heyecanlandıran bir olayı çizer. Birçok çocuk, okul öncesinde bu beceriyi geliştirir. Gelişim dönemlerinde çocuklara kendilerini ifade etmelerini sağlayacak materyaller sunmak yaratıcılığı artırır.

YARATICILIĞI GELİŞTİRECEK ETKİNLİKLER

"Bu etkinlikler belli materyallerle sağlanır. Bu materyallerin ortak özelliği, onları kullanmada tek bir doğru yol olmamasıdır, yani çocuk istediği şekilde kullanarak ortaya istediği ürünü çıkartabilir ve bunda doğru ya da yanlış yoktur. Bu durum, çocuğun kaygı yaşamadan özgür ve yaratıcı davranmasını sağlar." diyen Filiz Çetin, yaratıcılığı artıracak materyallerin yukarıda anlatılan gelişim dönemlerine uygun olarak çocuğa sunulması gerektiğini belirterek bu materyalleri şöyle sıralıyor:


Suluboya ve parmak boyaları: Stresi azaltan ve yaratıcı deneyimleri artıran bir malzemedir. Parlak renkleri ve çocuğa doğrudan duyusal deneyim yaşatması nedeniyle tercih edilir.


Kollaj: Farklı materyalleri bir araya getirerek şekil ve kompozisyonu gösterir. Çocuğun sünger, paket kağıdı, deniz kabukları, kurdele, gazete ve dergi sayfaları vb. gibi birçok materyal arasından ilgisine göre seçim yapmasını ve bunlardan hazırladığı karton üzerinde seçtiği materyalleri kesip yapıştırarak farklı temalar ortaya koymasını sağlar. Kollaj, sabır isteyen bir etkinlik olduğundan küçük çocuklar daha az zaman harcarken, okulöncesi dönemdekiler kollaja 15-20 dakika ya da daha fazla zaman ayırabilirler.


Oyun hamuru: Çocuklara üç boyutlu bir malzeme sunar. Ayrıca çocuk, hamuru sıkıştırarak ve ona istediği gibi davranarak saldırganlığını zarar vermeden yaşayabilir. Çocuğun kirlilikle ve dağınıklıkla başaçıkma becerilerini de artırır.


Dikiş ve tamir aletleri: El-göz koordinasyonunu sağlamanın yanı sıra çocuğun yaratıcılığını artıran etkinliklerdir. Ayrıca çocuğun duygularını ortaya koymasına yardımcı olur.
ANNE-BABALAR NELER YAPABİLİR

Psikolog Filiz Çetin çocuklarının yaratıcılığını geliştirebilmeleri için yapılması gerekenlerle ilgili anne-babalara şu önerilerde bulundu:


"Eğer çocuğun düşüncelerine değer verilir ve olumlu şekilde tepki gösterilirse orijinal düşüncelerin sayısı artar."
Yaratıcı çocukların yetişkinleri zorlayabildiklerini unutmayın

Yaratıcı davranan çocuklarda inatçılık, hata bulma, tatmin olmama gibi yetişkinleri zorlayan tutumlara rastlanabilir. Ancak bu özellikler çocukların yaratıcı davranışlarına olumlu olarak da katkıda bulunabilir. Örneğin, yeni bir fikir geliştirdiğinde gösterdiği inatçı tutum, bu fikrini savunmasında ona yardımcı olabilir ya da yapılan işte hata araması ve tatmin olmaması, bir duruma karar vermeden önce sorgulama ve inceleme sürecinde ona yardımcı olur. Diğer yandan yaratıcı çocuklar, kararlılık, merak, sezgi, risk alma, karmaşık düşünme, espri yeteneği gibi becerilere de sahiptir. Eğer yetişkinler çocukların bu tepkilerini de fark ederlerse, hoşlanmadıkları bu yanların olumlu taraflarını da görme şansını yakalarlar. Böylece anlayış göstererek çocuğun yaratıcı davranışına değer vermiş ve geliştirmelerini sağlamış, bu sayede onları risk almaları için cesaretlendirmiş olurlar.
Mümkün olduğunca az müdahale edin

Size çok ihtiyaç duyduklarında onlara yardımcı olabilirsiniz. Ancak, çocuğunuzun çalışmasında ne kadar çok yönlendirici olursanız, çocuğunuz da o kadar az katılımda bulunacaktır. Diğer yandan onu ilgiyle izlediğinizde ve kendi yaptığı işle ilgili kaygısını hissettiğiniz zaman cesaretlendirdiğinizde, yaptığı işe daha çok katılım gösterecektir. Tabii ki keşif sürecinde çocukların duygularını ifade etmeleri için makasla birbirlerinin saçlarını kesmelerine ya da uhuyu sandalyelerin üzerine yapıştırmalarına izin vermek gerekmiyor. Çocukların kendilerine, diğer kişilere ve eşyalara zarar vermelerini engellemek gerekir.

Çocuğa kopyalayacağı bir model sunmayın

Bazen çocuklar anne-babalarından ya da öğretmenlerinden kendileri için bir şey çizmelerini isterler: "Bana bir ev çiz", "Bana bir adam çiz, ben içini boyayayım" gibi. Çocukların bu isteklerini hemen yerine getirmektense, onun bu isteğine önce anlayış göstererek, bu ihtiyacını onunla konuşarak ve onun yapması konusunda cesaretlendirerek yaklaşmak gerekir.
Çocuğun gelişimsel seviyesine saygı gösterin

Çocuklar olgunlaştıkça yaptıkları çalışmalar da değişir. Örneğin, 1 yaşma dek gelişigüzel ya da taklit ederek karalamalarda bulunurlar. 1-1.5 yaş arası dikey ve yatay karalamalara, birden fazla çizgiye rastlanır. 2-3 yaşları arasmda daire gibi basit şekiller görülürken, 4 yaşlarında kareye ve biraz çabayla üçgen denemelerine rastlanır. 4.5-5 yaş arasında kare, dikdörtgen, daire gibi şekilleri başarıyla çizerken, üçgen ve dörtgenlerde zorluk yaşayabilir. 6-7 yaşları arasında daire, üçgen, kare gibi geometrik şekilleri başarıyla çizdikleri gözlenir. Çocukların bu gelişim devreleri anlaşılmazsa, anne-babalar onların hazır olmadıkları dönemlerde üçgen ya da dörtgen gibi şekilleri çizmeleri için ısrar edebilirler ve bu dönemlerde çocuk enerjisi daha faydalı ve uygun bir aktivite yerine başaçıkamadığı bir etkinliğe yönlendirilmiş olur. Bu da hayalkırıklığı yaşamalarına neden olur.

Ortaya çıkan ürün yerine sürecin çocuk için önemini fark edin:

Çocuklar, içinde bulundukları sürecin keyfini çıkartarak o anı yaşamaya çalışırlar. Bu nedenle bir şeyleri bitirmek yönünde onları aceleye getirmemek ve yaptıkları işin sonucunu aşırı olarak vurgulamamak gerekir. Enerjilerini ortaya koyacakları çalışmanın sonucu ile ilgili endişelenmekle ve korkularıyla harcayan çocukların aksine, kendini güvende hisseden çocuklar yeni deneyimler yaşamaktan ve kendilerini yaratıcı yollarla ifade etmekten keyif alırlar.

Çocuğun yaratıcılığını zenginleştiren yorumlar yapın

Çocuğun ortaya koyduğu ürün yerine çalışması sırasında hissettiği duygu (heyecan, zevk) hakkında yorum yapmak daha etkili olur. "Bunu yaparken çok keyif alıyor gibisin" ya da "Uzun süredir bununla uğraşıyorsun, nasıl gidiyor?", "Biraz daha hamura ihtiyacın var mı?" gibi. Bu gibi ifadeler sizin ona olan ilginizi yansıtır ve yaptığı iş ile ilgili yargıda bulunmanızı engeller.

Düşüncelerine değer verin

Eğer çocuğun düşüncelerine değer verilir ve olumlu şekilde tepki gösterilirse orijinal düşüncelerin sayısı artar. Bazen çocuğun düşüncelerinin ortama uygun olmadığını görsek bile başarısız denemelerine saygı duymak gerekir. Örneğin "Bu kez olmadı, ama gerçekten çok çaba gösterdin" ya da "Bunun hoşuna gitmediğini görüyorum, yardım etmemi ister misin?", "îyi ki yapmayı denedin, yoksa işe yarayıp yaramadığını nasıl anlayacaktın?" gibi cümlelerle yaklaşılmalıdır. Çocuklar başarılarından olduğu kadar hatalarından da birçok şey öğrenebilirler ve eleştirel olmayan bir ortamda başarısızlıkları ile başa çıkmayı öğrenirler.

Kendi düşüncelerini geliştirmesini sağlayan sorular sorun:

Çocuğa "Bu ne renk?", "Bu şeklin adı ne?", "Karşıdan karşıya geçerken ne yapmamız gerekir?" gibi bilmeleri gereken konularda sorular sormak yerine, bilişsel gelişimlerinde önemli rol oynayan sorularla farklı bakış açıları kazandırabilirsiniz. "Bu durumda ne yapmayı düşünüyorsun?", "Sence daha başka nasıl bir yol olabilir?", "Sen ne düşünüyorsun?", "Böyle yaparsak ne olur?" gibi açık uçlu sorularla çocuğun yaratıcı düşünmesini sağlayabilirsiniz.

Sorduğunuz sorunun yanıtını bekleyin

Bazen anne-babalar, sordukları sorunun ardından yaşanan sessizliği ya da çocuğun başarısızlığını tolere etmekte güçlük çekebilirler ve kendileri yanıtlamak isterler. Ancak çocukların cevap vermeden önce düşüncelerini toplamak için zamana ihtiyaçları vardır. Okulöncesi dönemdeki birçok çocuğun sözel becerileri bir yetişkin kadar zengin olmadığından onlarla uzun ve karmaşık diyaloglara girmemek gerekir.

Kendi düşüncelerini ifade etmesinde ona destek verin

Çocuğunuz size bir düşüncesini ya da deneyimini anlatıyorsa hemen cevap vermek yerine önce onu dinleyin, lafını kesmeyin ya da ne diyeceği hakkında tahmin yürütmeyin.

4 Ekim 2011 Salı

Sonbaharı renklendirirsem severim..

İşte sonbahar geldi, aslına bakarsanız ben yazı seviyorum. Tatil, deniz, kum, güneş, piknik beni daha çok mutlu ediyor. Sonbaharda okullar açılıyor, dersler, eve kapanmalar, üşümeler, yağmur, çamur. Sokaklardaki hayvanlar da üşüyordur belki. Hayatı renklendirmenin bir yolu olmalı diye düşünüyordu annemle babam. Derin belki daha renkli bir şeylerle yağmuru da kışı da sevebilir. İşte de tam da üstüne bastılar. Moda düşkünü bir kızı nasıl mutlu edebileceklerini çok iyi biliyorlar doğurusu.

Baksanıza Kidorable marka yağmurluk, çizme, çanta ve şemsiyeeee, hepsi süperler, bunları giyebilmek için sonbahar gelsin diye dua edebilirim :)


Kidorable
Kidorable Çanta





30 Eylül 2011 Cuma

Mutfakta anneme yardım etmeyi çok seviyorum!

En büyük zevkim mutfakta anneme yardım etmek, aslında yardım etmekten çok kendime oyun malzemeleri çıkarmak dersek daha doğru olur :) meselaaaaa unu her yere püskürterek çırpma kabına dökmek, kakoayı koyarken önce tadına bakmak, sonra da öksürerek boğulma tehlikesi geçirmek, yumurtaları kırıp mıncıklamak ya da sütün yarısını içtikten sonra eksik ölçüyle koymak :) annem bunların hepsine izin veriyor, bütün suç onun aslında :) özgürlüğün tadını çıkararak mutfağı savaş alanına çeviriyoruz birlikte. Tabii bu sırada üstüm başım da nasıl kirleniyor tahmin edersiniz. Bunun için annem bana muhteşem bir mutfak önlüğü bulmuş. Hem de çocuklar için tasarlanmış, leke tutmuyor, kolayca yıkanıyor, desenlerini görmeniz lazım, eminim bayılacaksınız. Artık mutfakta iş yaparken :) hem çok şık görüneceğim, hem de kıyafetlerim sağlam kalacak. Hatta bu önlükleri resim yaparken, sanatsal aktiviteler yaparken de kullanabileceğim. Harika! Yuppidi.com'dan alabirsiniz.
















Psikolog Tülay KÖK
Hipnoterapist, Psikoterapist
Araştırmacı Yazar

SORUMLULUK SAHİBİ KARAR VERME BECERİSİNE SAHİP,ÖZGÜVENLİ ÇOCUKLAR YETİŞTİRMEK 

       Çocuğun başarısını belirleyen en önemli faktörlerin basında sorumluluk duygusu gelir. Sorumluluk duygusuna sahip bir çocuk başarma sorumluluğunun da kendisine ait olduğunu bilir.Çocuğun bu duyguyu kazandığı yer ise ilk önce ailedir.
         Aile tarafından küçük yaşlardan itibaren, çocuğun yaşına ve cinsiyetine uygun sorumluluklar verilirse,çocukta sorumluluk duygusu gelişir.Aile de bu duyguyu kazanmayan çocuğa ileri yıllarda bunu kazandırmak çok zor bir iştir.
  Bunun için ailenin ,çocuğun bebeklikten itibaren gelişim özelliklerini çok iyi bilmesi ve bu doğrultuda çocuğa yapabileceği işlerle ilgili sorumluluk vermelidir. Ancak özellikle şehirli modern çekirdek ailelerde çocuklar sorumluluklarıyla çok geç yaşta karşılaşmaktalar.Çoğu zaman dört beş yaşına gelmiş olan çocuğa hala annesinin yemek yedirdiğini(bazen 7-8 yaşlarında çocuklara bile),ayakkabısını annesinin giydirdiğini görmemiz mümkündür.Çocuk okula gidiyorsa ödevler aile tarafından yapılır. Fast food tarzı , içinde çocuk oyun alanlarının da olduğu restoranlara bir bakın isterseniz. Buradaki çocuklar iki ila altı yaş arasındaki çocuklardır genellikle . Çocuk kaydıraktan kaymaktadır ve anne elinde hamburgerle ya da bir parça kızarmış patatesle çocuğun peşinden koşmaktadır. Çocuk kaçar oynamaya devam eder anne onu takip eder,çocuk koşar anne koşar ,çocuğun soluklandığı duraksadığı anı kollar ki ısırtabilsin bir parça.Çocuk azına bir parça patates attığında anne dünyanın en mutlu insanıdır ,çocuk oradan da salıncağa geçer anne onunla beraber konum değiştirir hele birde salıncakta bir lokma hamburgerden de ısırtabildiyse siz düşünün artık mutluluğun derecesini.Çocuğun bir şeyler yiyebilmesi için annenin kendisini nasıl telef ettiğini görebilirsiniz.

Evlerde de durum böyledir. Çocuğun yemek saati diye bir kavram yoktur.Sofra kurulur ve çocuk sofrada yemek yemez.daha sonra acıktığını söylediğinde anne hemen yemek hazırlar."Yesin de nasıl yerse yesin" çocuk bilgisayarın başında ya da televizyonun karşısında yemeye çalışır.Çoğu anne reklamlar eşliğinde çocuğa yemek yedirebildiğini keşfetmiştir.Hareketli müzik klipleri de yemek yedirmek için güzel bir yöntem olabilir.(Tabi bu yöntemlerin çocuğun midesine faydası olmasına karşın zihnine yaptığı olumsuz etkilerin farkında değildir,otizm gibi)  Çocuk düşmesin , yorulmasın ,bir yeri incinmesin diye çocuğun üzerine alabileceği pek çok iş anne baba  tarafından yapılır.Tüm kararlar anne baba tarafından alınır.Çocuğun ne kadar yenmek yiyeceğine bile anne baba karar verir.
  
Tüm yapılanlar elbette ki iyi niyetle çocuğun iyiliği için yapılmaktadır. Ama yöntem yanlış olunca niyet hiçbir işe yaramaz.Bu ortamda büyüyen çocuğun sorumluluk duygusunun gelişmesi bir yana aldığı gizlim mesajlarla kendine olan güveni de kaybolur ya da kendine güven duygusunu geliştiremez.
  
Örneğin ; Dört yaşında bir çocuk çorbasını çok rahat kendi içebilir.Ama dökme ihtimali vardır.Bununla beraber çocuklar genellikle annelerinin sabrını taşıracak kadar yavaş yerler.Çocuğun etrafı kirletmesini istemeyen ve bir an önce yemek faslını bitirmesini ve sofrayı toplamayı düşünen anne çocuğa yemeğini yedirdiğinde bilinçaltına verdiği mesaj:"Ben yemeğimi kendim yiyemem,annem yedirir.Yemeği yiyecek beceriye sahip değilim"dir.

Tabağındaki iki tane köfteyi yedikten sonra "ben doydum" diyen çocuğa; "hayır olmaz, tabağındaki diğer köfteyi de yiyeceksin" dediğinizde çocuğun bilinçaltına verilen mesaj: "Ben doyduğuma karar verecek güçte değilim,doyup doymadığıma annem karar verir" şeklinde olur.
Ama aileler çocuğun yiyeceği iki tane daha köfteden alacağı proteinin çocuğun özgüven geliştirmesinde daha önemli olduğunu düşünmedikleri için çocuğu biraz daha yemesi için zorlamaya devam ederler.
Böylece çocuk acıkmasının ve doymasın sorumluluğunu bile almadan büyümeye başlar.
    
Ayrıca biz ebeveynlerin yaptığı diğer bir hatada ; yapamaz endişesi taşıdığımızdan ya da bazen etrafın kirlenmesi ya da eşyaların kirlemesi gibi basit nedenlerden dolayı çocuklarımızın güven kazanmasına ve sorumluluk almalarına engel oluruz.Öyle ki "ekmeğin pişkinini alamaz "diyerek çocuğu bakkala göndermeyen anneler mevcuttur.Mutfağı kirletir diyerek on iki yaşındaki kızının kek yapmasına izin vermeyen anneler de mevcut.Ya parayı kaybederse diye çocuğunun eline bir fatura verip bankaya göndermeyen aileler, "evet onlarda var" .Bir de "zaten çok yoruluyor çocuk" diye düşünen ve çocuklarına görev vermekten kananlar yok mu? Tabiî ki onlarda mevcut.

Oğlum iki yaşındayken süt içtiği bardağını götürüp bulaşık makinesine koymasını söylüyordum.Ya da bir yere giderken yanına bir oyuncak almak isterse bunu kendisinin taşımak zorunda olduğunu.Bir keresinde yanına çok fazla oyuncak aldı ve taşımak istemedi,oyuncakları bana vermek istedi."ben sana oyuncakları taşıyacaksan al demiştim " diyerek oyuncakları taşımayı reddettim.Arabamıza doğru yürüyorduk ama oğlum ısrarla oyuncakları elimden almamı istiyordu.Çevrede dikkatini çeken başka şeyler vardı ama o oyuncakları taşımak zorundaydı.Bir süre sonra ağlamaya bağırmaya başladı."Onları taşıman  gerekiyor, çünkü onlar senin oyuncakların,bir daha ki sefere yanına taşıyabileceğin kadar oyuncak al" dedim.Kararlı olduğumu görünce arabaya kadar oyuncaklarını taşıdı.O günden sonra yanına taşıyabileceği kadar oyuncak alıyor ya da almadan çıkıyor.

Anlattığım bu olay çok küçük bir olay gibi görünüyor. Ve çevreden bizi gözleyen birileri için acımasız,vicdansız bir anneyim o kadar şeyi çocuğa taşıttığım için.Ama burada çocuk zarar görmeden basitçe yaptığı davranışın ,aldığı kararın bedelini ödemeyi öğreniyordu.Kendisine en başta yanına aldığı oyuncağın fazla olmasının sonuçları anlatılmış  bunun bir sonucu olacağı kendisine yük olacağı söylenmişti.Daha evdeyken "hayır götüremezsin bunları,kim taşıyacak" diyerek çocuğa emir verebilir ve onun karar almasını engelleyebilirdim.Ama oğlum bir karar aldı ve bu kararın gerektirdiği sorumluluğu yerine getirdi.Şimdi daha isabetli karar alması gerektiğini öğrendi.  Etrafımızda çok fazla kararsız insan vardır. İnsanların çoğunun kafası karışıktır ve karar vermek zor iştir.Bir karar vermek diğer seçeneklerden vazgeçmeyi gerektirir ve biz her şeye sahip olmak isteriz.Kararlı çocuk yetiştirmek de yine anne baba tutumlarıyla yakından ilgilidir.
    
Yine bir kendi oğlumdan örnek vereceğim; Henüz 11 aylıkken bile markete gittiğimizde bir şeyler gösterir almak isterdi.O zamandan beri ne zaman alışverişe gitsek sadece tek bir şey alırım ona.Biraz daha büyüyünce de aynı şekilde devam etti bu durum.Sihirli yumurta , oyuncaklı sakız bir de çikolata istediğinde  sadece bir tanesini alabileceğini ve karar vermesini söylüyordum.En çok istediğini al diyordum.Ve bildim bileli alışverişte hiçbir sorun yaşamıyoruz.Hala her markete gittiğimizde tek bir şey alarak marketten ayrılıyor,oyuncakçıya gittiğimizde bile tek bir oyuncak alır ve oyuncağı seçtiğinde  kararını vermiştir alır ve dükkandan ayrılır.Fakat başta annem olmak üzere pek çok insana göre ben kötü bir anneyim ,param var ama çocuğa istediğini almıyorum.Çocuğu arada bırakıyorum ve çocuk alamadığı şeylere üzülüyor.Evet üzülüyor olabilir.Ama hayat boyunca bir karar verdiğimizde elimizden kaçan seçeneklere üzülürüz.Çoğu insan sırf bu nedenle bir karar veremez.
    
Bu sorunu en derin olarak öğrencilerimde ve danışanlarımda gördüm üniversite için meslek seçerken yaşadıkları kararsızlık çok büyüktü, sırf bu nedenden hedef belirleyememek ve bir karara odaklanamamaktan dolayı çalışamıyor performans sergileyemiyorlardı. Vermeleri gereken karar kritikti ve çoğu ilk defa böyle bir karar vermek zorunda kalmışlardı.Sırf meslek seçiminde değil evleneceği insanda  kıyafet seçerken , tatil planlarımızda hayatının her aşamasında isabetli tercikler yapabilmenin yolu doğru tercih yapmasını öğrenmesi ve bunun sonuçlarını fark ederek hareket etmesidir.İnsanlar tek bir tercih yapabilirler.İnsanlar  tek bir eş ,tek bir iş seçerler toplantıda giymek üzere bir kıyafet seçeriz, ev almadan bir çok eve bakar ama bir tanesini alıp oturmamız gerekir.
Her evet için bir hayır olmalıdır. Kararlar acı verir çünkü olasılıkların sınırlılığını ifade ederler. Kara verdiğinizde bir daha ele geçmeyecek seçeneklerden vazgeçmiş olursunuz.
 
Karar verebilmek hele hızlı karar verebilmek önemli bir özelliktir ve bu özelliği kazanmış kişilerin hayatları daha kolaydır. Veliler ile yaptığım çalışmalarda üzerinde ısrarla durduğum bir konudur bu. Veliler hep çocuklarının akademik başarılarıyla ilgilenir.Sadece veliler anne ve babalar değil elbette.Toplumda başarı denilince öğrencinin akademik başarısı ilk akla gelendir.Ben velilere şunu söylerim: "Karar verme becerisine sahip,sorumluluk sahibi ,kendine güvenen çocuklar yetiştirin ve gerisini hiç düşünmeyin.Çocuğunuz bu özelliklere sahipse eğitimini tamamlasa da tamamlamasa da ,okuldan yüksek notlar alsa da almasa da hiç korkmayın.Çünkü; güvenli,kararlı ve sorumluluk sahibi bir insan her koşulda her şartta hayatını kurtarır ve eline aldığı işte başarılı olur.Üniversite başarıya giden yollardan sadece biridir.Türkiye'nin bir gerçeği vardır.Biz ne kadar çabalarsak çabalayalım bu gençlerin onda biri üniversiteye gidebilecek .Çünkü ülkemizin üniversite kapasitesi bu kadar." 
Çocuğumuzun kendine güvenmesi için önce anne ve baba olarak bizim çocuğumuza güven duymamız ve duyduğumuz güveni çocuğumuza hissettirmemiz gerekir. Çocukluğunda güven verilmemiş bir insan yetişkin olduğunda bunun eksikliğini yaşar. Çocuğumuza güvenmeli ama burada bir dengeyi çok iyi kurmalıyız.Ben sana güveniyoruz evladım diyerek onu denetimsiz bırakmak doru değildir.Çocukların ve gençlerin denetime ,kontrol edilmeye ihtiyaçları vardır.Çocuğunuzla arkadaş gibi olun ,asla arkadaş olmayın güvenin güvenilin paylaşın ancak sunuda unutmayın sizlerin esasen anne babasınız ,bu ayrım noktasını kaybetmek gözden kaçırmamak gereklidir "gibi olmak"

İki yaşındaki çocuk onun elinden tutmanızı istemez.Kendi başına yürümek ister.Ama bir an dönüp baktığında annesini göremezse ağlamaya başlar.Annesini yanında ister ama elini tutmak istemez. Ergenlik dönemindeki gençte böyledir.Kurallara uymak istemez ama kuralların olmasından da hoşlanır aslında.İtiraz etmesine rağmen anne ve babanın ,ısrarla koydukları kuralın arkasında durması gence kendini güvende hissettirir.Akşam saat yedide evde olması gerekiyorsa,genç kişi bu kuralı delmek için birkaç hamle yapacaktır.Bir gün yedi bucukta bir gün sekizde  eve gelecektir.Anne baba bu duruma aldırmaz ,sınırları esnetir "maden öyle bari eve girme sınırını sekiz yapalım" gibi bir tutum sergilerse genç sınırı biraz daha aşmaya çalışacaktır.Aslında bu durum gencin hoşuna gidiyor gibi görünse de belirsizlik ortamı ve anne babanın sözlerinin arkasında durmadığını görmek genci rahatsız eder. Çocuklarımız özgür olmak istese de bu özgürlük anne babanın çerçevesini önceden çizmiş olduğu sınırlar içinde olmalıdır. Çocuk paylaşmazsa var olmaz . Anne babasının hep ona bakmasını ister.Oyun oynarken seyredilmek ister,Bazen televizyon izlerken bile annesinin onunla beraber televizyona bakmasını ister.Gördüğü,keşfettiği şeyleri ailesiyle paylaşmak ister.Çocuğun paylaşımına ortak olmak,onun dünyasına inmenizi sağlar.Çocuk paylaşmazsa var olamaz. Ailede var olmayan çocuk kendisini var edecek bir ortam arar.Nefes alamıyorsanız nefes alacak bir yer ararsınız. 

 

22 Haziran 2011 Çarşamba

Uyku mu? Benim uykum yok amaaaa..


Daha küçücük bebekken bile beni uyutmak için arabalarda turlar attırırlarmış. Uymayı hiç sevmedim, benim için uyumak hep vakit kaybı oldu, dünyada olup bitenleri kaçırmak istemedim, hep oyun olsun, eğlence olsun, hiç gözlerimizi kapatmayalım istedim. Belki de beni uyutmayı siz başaramadınız:)

Benim de bir sıcak köpeğim olsaydı fena mı olurdu? Belki onu ısıttığınızda yaydığı kokular ve sıcaklığı ile mışıl mışıl uyur renkli düşlere dalardım.

İşte bu köpek böyle bir köpek. Hem oyun oynayıp, her yere taşıyabilirsunuz hem de yatarken yastık haline getirip kafacığınızı koyabiliyorsunuz. Ya da mikrodalga fırında ısıtıp ona sarılıyorsunuz, yaydığı aromatik kokularla rahatlayıp, sarılınca da sıcacık ısınıyorsunuz. Böyle bir köpekle uyumamak mümkün mü?
http://www.yuppidi.com/ dan alabilirsiniz :)




Çocuklar ebeveynleri ile yatmamalı..
Çocuklarda özellikle küçük yaşlarda rastlanan anne ve baba ile birlikte uyuma isteğine dikkat çeken Bayındır Hastanesi Kavaklıdere Klinik Psikoloji Bölümü’nden Uzm. Psikolog Nilüfer Erkin, anne ve babaların küçük yaşlarda çeşitli endişelere bağlı olarak çocuklarını yanlarında uyutmayı tercih ettiklerini, bu durumun çocuklar için psikolojik problemler doğurabileceği uyarısında bulundu.
Bebeklerin dünyaya geldiğinde annelerin geceleri emzirmeyi kolaylaştırmak için aynı odada hatta aynı yatakta olmayı tercih ettiklerini ifade eden Erkin, “Sadece meme emerken değil uyurken de annenin sıcaklığını hissedebilmek bebekler için vazgeçilmez olmaktadır. Bu nedenle annelerin mümkün olduğunca çabuk bebeklerini ayrı odada yatırmaya başlamaları gerekmektedir.” dedi.

Özellikle çalışan anne-babaların çocuklarının öğle uykularını uzatıp, ebeveynleri eve geldikten sonra onlar ile birlikte geçirecekleri zamanı arttırabilmek için gece geç saatlere kadar uyumadıklarının gözlemlendiğini anlatan Erkin, çocukların gecenin ortasında uykudan uyanıp anne-babasıyla oyun oynamak istediklerini, onların yatağında uyumak istediklerini hatırlattı.

Erkin, “Anne-babanın yanında kendini güvende hisseden çocuğun gece de bu güveni sürdürmek için aynı yatakta uyumak istemesi doğaldır. Hatta bu amaca yönelik olarak doğru olmadığı halde bazı korkular üretebilir. Karanlıktan, canavarlardan, hayaletlerden korktuğunu ifade edebilir. Ebeveyn olarak çocuğunun korkusunu dindirmek zorunluluğu ile genelde anne-babalar bu tuzağa düşüp çocuğun kendileriyle yatmasına izin verebilirler. Daha sonra bu bir alışkanlık olarak devam edebilir.
Özellikle okul öncesi dönemde 3-4 yaşlarında korkulu rüyalar, kabuslar, gece ağlamaları ve sıçrayarak uyanmalar genelde her çocukta rastlanabilen durumlardır.” bilgisini verdi.

Çocuğun yaşı büyüdükçe yaşanan problemlerin hiçbirinin çözümünün ebeveynleri ile yatması olmadığını vurgulayan Erkin, “Bazı ailelerde de birlikte uyuma talebi çocuktan gelmez. Ebeveynlerden biri eşi ile değil çocuğuyla aynı yatakta yatmayı tercih edebilmekte veya eşlerden biri işi nedeniyle belirli bir süre evin dışında olduğu zaman evdeki ebeveyn kendisi yalnız uyumak istemediğinden çocuğunu yatağına davet edebilmektedir” dedi.
Erkin, çocukların kendilerine ait bir yatakta ve ebeveynlerinin olmadığı bir odada uyumalarının özellikle anne-babadan bağımsızlaşabilme, cinsel gelişim ve genel kişilik gelişimi açısından zannedildiğinden çok daha önemli olduğunu belirtti.
Erkin, “Her bir çocuğun bireysel özellikleri farklı olduğundan uykuya geçme davranışları da değişiklikler gösterebilir. Örneğin hareketli çocukların enerjileri tükenmediğinden beklenen saatte uykuları gelmediği için uyumayı reddettikleri bilinmektedir.” dedi.

Bazı çocuklar yatağında yalnız kalıp uykuya dalmayı tolere edemedikleri için anne-babadan birinin uyuyana kadar yanlarında olmasını isterler, bazıları da kendi yatağında değil başka bir odada uykuya başlamayı tercih ederler.

Çocuğu, belirlenmiş uyku saatinde odasına gidip uyuması için yatağına yatırmak, yalnız bırakmak, uyuması için zorlamak uygun değildir ve zamanla yatma-uyuma korkusuna dönüşebilir. Bunun yerine uykusu gelmeyen çocuğu erken saatlerde yatmaya zorlamamak, uyumadan önce yanında oturarak masal okumak ve ya o gün olanları konuşmak, yattığı odanın ışığını ve kapısını açık bırakmak, sevdiği bir oyuncağı ile uyumasına izin vermek, eğer yatağı dışında uyumak istiyorsa uyuduktan sonra yatağa koymak daha uygundur.

Gece korkuları nedeniyle çocuk uyanıp anne-babanın yanına geliyor ise yatağa kabul etmeyip onunla birlikte odasına gidip tekrar uyuyana kadar yanında olmak tercih edilmelidir.

Erkin, bütün bu uygulamalara karşın çocuğun yalnız uyumayı reddetmesi durumunda bir uzmandan destek alınması gerektiğini söyledi.

7 Haziran 2011 Salı

Keşke bir kelebeğim olsa demiştim :( Mucize gerçek oldu, kelebeğim var artık :) yuppidi ...


Hayvanları çok seviyorum. Bir hayvanım olsa diye tutturduğum için doğum günümde babam bana bir tavşan hediye etti. Tavşan Pemuk (yani pamuk). Pemuk benim ilk hayvanım oldu, onu kucağıma alıp sevmeye, onu seyretmeye bayılmıştım. Gün geçtikte pemuk büyüdü, artık kucağıma alamaz oldum, kafesine sığmaz oldu, babaannem bakmaktan helak oldu :( pemuk'a yol göründü :( aslında götürmemeleri için uzun süre direndim ama bir gün sevmek için kaldırmaya çalışınca kucağımdan düşürdüm ve bacağı incindi, çok korktum. Yarın Pemuk gidebilir dedim. Yine benim istediğim zamanda gitmesine izin verdim :) pemuk gitti :( onu özlüyor muyum? bilmem, galiba çabuk unutuyorum. Şimdi bir köpek istiyorum, dedem bana köpek alacak. Onu hiç bırakmayacağım. Evde de bir hayvanım olsa fena olmaz derken şimdi bir kelebeğim oldu. Kavanoza dokununca kelebeğim uçuyor, dokunmadığım zamanlarda ise uyuyor. Çok şeker, gerçek gibi. Onunla konuşuyorum bile bazen, canım sıkıldığımda dokunup uyandırıyorum. Adını da koydum " kelebek pemuk" :):):) Köpeğimin adı ne olacak dersiniz? Bilemediniz :)
"Şanslı"

                   
        
Hayvanlar Çocukların Gelişimini Hızlandırıyor!!
Psk. Dan. Sevil Yavuz

Hayvanların çocuğunuzun gelişimini hızlandırdığını biliyor muydunuz? Çocuğun hayvanları sevmesi, onlardan sevgi görmesi, onlarla ilgilenmesi, bakımı için sorumluluk alması çocuğun birçok alanında gelişimini destekler ve zayıf olduğu alanlarda beceri kazanmasına destek olur.
Bir eğitim materyali yoktur ki çocuğun her gelişim alanına aynı anda hitap edip geliştirsin. Bu bir mucizeye benziyor. Çocuklara her şeyi öğreten tek şey: “Hayvanlar”. Tabi hayvanların da bir kalbi olduğunu unutmadan onları sevgi dolu ve güvenli bir ortamda besleyerek çocuğunuzun gelişimine katkıda bulunabilirsiniz.

Hayvanlar çocukların duygusal, sosyal, fiziksel, zihinsel gelişimine şu şekilde katkıda bulunmaktadır;

Zihinsel Gelişim: Hayvanlar dünyası çok çeşitlidir ve zengindir. Her hayvan farklı renklere, özelliklere, şekillere sahiptir ve çocuklar bunları keşfetmeyi çok sever. Bu çocuklarda araştırma, analiz etme, kategori yapma, ilişki kurma, problem çözme vb. becerilerin gelişmesi yardımcı olur.

Duygusal ve Sosyal Gelişim: Çocuklar hayvanların birbirleriyle iletişimi gözler, onlarında mutlu, üzgün olduğunu gözler. Böylece arkadaşlarının ihtiyaçlarına daha duyarlı olmayı öğrenir. Ayrıca bir hayvanın bakım sorumluluğunu almak sorumluluk duygusunu geliştirir. Sorumluluk alıp, bunları yerine getiren çocuk bundan gurur duyar ve öz güveni artar.

Dil Gelişimi: Hayvanlar hakkında konuşmak çocuklar için en eğlenceli konulardan biridir. Çocuklar hayvan hakkında konuşarak yaşıtlarıyla iletişim kurma şansı yakalar. Hayvanlar üzerine konuşacak çok şey olduğu için bu sohbetler çocukların arkadaş edinmelerine yardımcı olur. Eğer bir çocuk evcil hayvan besliyorsa; arkadaşlarına ona nasıl baktığını, onunla neler yaptığını anlatması konuşma becerisini ve kelime daracığını geliştirir.

Fiziksel Gelişim: Çocuklar hayvanları taklit etmeyi çok severler ve onları taklit ederken zıplarlar, atlarlar. Bu büyük ve küçük kas gelişimine yardımcı olur.
Gördüğünüz gibi havyalar çocukların her gelişim alanına destek oluyor. Bunu bir örnekle özetlemek istiyorum. Küçükken civciv büyüten bir arkadaşımla civciv büyütmenin ona çok şey katığını ve hala o anılarının taze olduğunu anlattı.

Sizce civciv büyütmek bir çocuğa ne katabilir? Civciv büyüten bir çocuğun, her gün o civcive yem vermesi ve bakması yani sorumluluk alması gerekiyor. Civcivi büyürken vücudundaki değişiklikleri gözlemek zihinsel gelişimine katkıda bunmaktadır. Civcivin bütün ihtiyaçlarını karşılaması, ona sahip olmanın gururunu duyması, arkadaşlarına bundan bahsetmesi, bütün bunlar çocuğun öz güvenini artırır ve sosyal becerilerini geliştirir. Hayvanları seven çocuk, arkadaşlarının ihtiyaçlarına, duygularına daha duyarlı olur ve empati duygusu geliştirir.

Diğer evcil hayvanlar da çocuğun gelişimin de aynı etkiyi yaratır. Evinizde bir civciv büyütemezsiniz ama başka evcil havyaları besleyebilirsiniz. Biliyorum ki büyük şehirlerde evcil hayvan beslemek oldukça zor. Fakat bu zorluğa çocuğunuz için katlanmanız çocuğunuzun sayısız faydaları sağlayacaktır.

Özellikle tek çocuklu ailelerin bir evcil hayvan beslemesini daha fazla öneriyorum. Çünkü evde tek çocuğun oyun oynayacağı bir kardeşi yoktur ve yalnız kalır. Aynı zamanda tek çocuk olduğu için ailenin de yıldızıdır ve bütün ilgi onun üzerindedir. Bu nedenle çocuk her dediğinin yapılmasını ister ve “hayır’ı kabul etmez. Hiçbir şeyini başkalarıyla paylaşmak istemez ve her zaman ilginin onun üzerinde olmasını ister. Evde bir evcil hayvanın olması, anne babanın onu sevdiğini ve onla ilgilendiğini görmesi eksik olduğu bu alanlarda gelişmesini sağlayacaktır.

 Bunun yanı sıra bazen çocuklar ailede bulamadığı sevgisi bir hayvanda bulabilir. İlgisiz anne babaya sahipse ve ailesiyle yeterince zaman geçiremiyorsa bir evcil hayvanı olması çocuğun rahatlamasını sağlar ve içine kapanmasını önleyebilir. Çünkü çocuk sevgisini, ilgisini baktığı bu hayvana verir, onla konuşur, sorunlarını, mutluluğunu onla paylaşır en önemlisi ondan sevgi görür ve kendini değerli hisseder.

Bu yönüyle hayvan sevgisinin terapi etkisi de vardır. Hatta bazı hayvanlar psikolojik problemlerin çözümünde terapi de kullanılmaktadır. Örneğin Amerika’da yavru köpekle terapi yapılmaktadır. Terapi sırasında yavru kopek çocukla, çocukta yavru köpekle oyun oynar. Hayvan sevgisi içine kapanık, arkadaşı olmayan çocuklar için de çok faydalıdır. Çevresindeki yetişkinlere veya arkadaşlarına tepkili olan çocuk, baktığı hayvanın bir suçu olmadığını bilir ve onla konuşur, dertleşir, içine kapanmaz, bu evcil hayvanla iletişim kurarak gerçek dünyayla olan bağlarını tamamen koparmaz.

Ayrıca gerçek hayatta çeşitli hayvanları görmemiş, hiçbir hayvana dokunup sevmemiş çocuklarda hayvan fobisi de gelişmektedir. Hayvan sevgişi gelişmeden büyüyen bu çocuklar hayvanlardan korkabilir ve bu korku yetişkinlikte ciddi boyutlar alabilir. Ayrıca hiçbir hayvana dokunmayan çocuk çok titiz olabiliyor ve hayvanlara dokunmaktan çekinebilir. Yani hayvan sevgisi tatmadan büyüyebiliyor.

Görüldüğünüz gibi bir çocuğun evcil hayvan beslemesi ona birçok yönden yardım ediyor. Eğer evde evcil hayvan besleme şansınız yoksa en azından fırsat buldukça çocuğunuzun hayvanları görmesi, onlara dokunması içi fırsat yaratın; onları hayvanat bahçesine ve çiftliklere götürün. Şehirde çocuklar apartmanlarda, siteler de büyüyor ve hayvanları sadece TV’den, kitaplardan tanıyorlar. Bu nedenle hayvanları belki ilk defa canlı olarak hayvanat bahçesinde görme şansı yakalıyor. Bu şansı iyi kullanmalarına ve bu kısa sürede gönüllerince hayvanları keşfetmelerine ve sevmelerine izin verin. En önemlisi çocuğunuzun özgürce hayvanlarla oynamasına izin verin “Aman üzerin kirlenecek, oraya gitme, mikrop kaparsın, ona dokunma…” gibi sözlerden kaçının.  Hayvanat bahçesine ve çiftliklere sık giderek gittiğinizde uzun kalmaya gayret edin. Bu çocukların hayvanları sevmesine, onları tanımasına yardımcı olacaktır.

Bunun yanı sıra çocukların hayvanları tanıması ve hayvan sevgisini geliştirmek için hayvanlarla ilgili belgesel CD’leri satın alınarak çocuğunuzla birlikte izleyebilirsiniz. Ayrıca hayvanların kahraman olduğu dostluk, sevgi temalı filmleri de çocuğunuzla birlikte izleyebilirsiniz. Bir nesil “Lassie” adlı köpeğin maceralarıyla büyümüştür. Dostluk, paylaşma, fedakarlık, sevgi, arkadaşlık gibi bir çok duyguyu bu filmlerle yaşamıştır.

Fakat şu konuda ailelerin duyarlı olmasını rica ediyorum. Hayvanlar çocuğunuzun gelişimini artıracak bir oyuncak ya da bir araç değildir. Bir evcil hayvan besleme sorumluluğunu alamayacak bir çocuğa bir evcil hayvanı emanet edip ona eziyet edilmesine izin vermeyin veya Pet Shop’tan bir hayvan alıp 2-3 hafta besleyip tekrar telsim ederek bu şirin hayvanların psikolojisini bozmayın. Unutmayın ki onlar çocuğunuzu eğlendirecek, mutlu edecek bir oyuncak değil. Onlar yaşayan bir canlı ve onların da kalbi, duyguları var.  Bu konuda çok hassas olmanızı rica ediyorum. Kesin bir evcil hayvan besleyecekseniz sona güvenli ve sağlıklı bir ortam sunabilecekseniz satın alın. Bu şuna benziyor bir çocuğun geleceğini düşünmeden, ona iyi şartlar sunamayacağınızı bildiğiniz halde birçok çocuk sahibi olmak gibi.

Son olarak anne babaların yaptığı diğer yanlış düşence ise hayvanları mikrop kaynağı görmeleridir. Genellikle aileler hayvanlarla temas eden çocuğun ağzına tüy kaçmasından, mikrop bulaşmasından endişe ederler. Fakat gerekli tedbirler alınıp, aşıları yapıldığında, yani sağlık koşullarına dikkat edildiğinde hem çocuk için böyle bir sorun olmayacak, hem de hayvanların rutin kontrollerinin takip etmek çocuğa sorumluluk bilinci verecektir. Yani evcil hayvanın sağlığına dikkat etmesi, emek vermesi onu daha fazla sevmesine değer vermesini sağlayacaktır. En önemlisi sevmeyi öğrenecektir. Unutmayın ki hayvanları sevemeyen insanlar insanları da sevemez. Bunun temelleri çocuklukta atılır. Bu makalemde hayvan sevgisinin, dostluğunun çocuğunuzun gelişiminde ve hayatındaki önemi göstermek istedim.

Özetlemek gerekirse şartlarınızın el verdiği evcil hayvanı besleyerek çocuğunuzun gelişim alanlarını destekleyebilir ve zayıf olduğu alanlarda gelişmesini sağlayabilirsiniz. Bunu yapamıyorsanız bile sık sık hayvanat bahçesine giderek çocuğunuzun hayvanları gerçek hayatta görmesine ve hayvan sevgisini geliştirmesine fırsat verebilirsiniz.
Çocuğunuzun hayvan sevgisini tadarak büyümesi dileğiyle…      

31 Mayıs 2011 Salı

Banyo yapmayı sevmiyordum ama artık çok eğleniyorum..


Küçükken banyo yapmayı çok severdim ama artık hoşlanmıyorum. Daha doğrusu vakit kaybı olarak görüyorum. Oyunu bırak, banyoya gir, oooff, çok sıkıcı. Bana banyoyu sevdirebilmek için eğlenceli ürünler buldular. Artık suyumuz renkli akıyor, sıcak olunca kırmızı, ılık olunca mavi, soğuk olunca da yeşil oluyor. Ben en çok yeşili seviyorum, soğuk suyla yıkanmak daha eğlenceli geliyor. Aaa bir de çok eğlenceli banyo süngerlerim var artık :) Kocaman bir dondurma şeklindeki süngere bayıldım, zaten yaz geldi, her gün bir dondurmayı lüpletiyorum, en sevdiğim :)  Bu süngeri de çok sevdim o yüzden.
El şeklinde olan sünger de çok hoş, tam elime göre, kendi kendime köpüklenebilmek süper..Banyo yapmayı hala çok sevmiyorum ama bu eğlenceli ürünlerle oynamak için katlanmaya değer doğrusu. Tavsiye ederim, yuppidi.com'da bulabilirsiniz.

Mustard Dondurma Banyo süngeri
 

El şeklinde banyo süngeri
 


Led ışıklı duş başlığı
 

26 Mayıs 2011 Perşembe

Tatile gitmek istiyorummm artık, bavulumu topladım bile..

Okulun bitmesini iple çekiyorum, bu yaz da okul kapanır kapanmaz Çanakkale'ye gideceğim hemen. Bavulumu şimdiden topladım bile, çok eğlenceli geliyor bavul yerleştirmek. Dolabımdaki en askılı, en yazlık herşeyi aldım, taçlarım, tokalarım, barbilerim, kitaplarım, terliklerim, mayolarım ohoooooo, bana bir bavul yetmez, on bavul almalıyım :) pembesinden olsun lütfen!

Bu yaz bavulumu kendim taşıyabileceğim. Çünkü üzerine binip çekilebilceğim bir "trunki" bavulum oldu.
Uğur böceği, prenses arabası, arı, kaplan, itfaiye arabası bir sürü çeşit varmış. Benimki pembe. Mor olsaydı keşke, belki ben boyarım mora :)